Daha ne kadar çığlık atacağız bilmiyoruz. Son yüz yılın en zor halini yaşayan bir ülke.
Aynı zamanda Türkiye sosyolojik olarak en son ve en keskin virajında yol almaya çalışıyor.
"İşte hendek işte deve ya geçersin ya düşersin" diyordu rahmetli Barış Manço. Sanırım Barış Manço ülkemizin bu günlerini hissetmiş ki bu şarkıyı bestelemiş olacak. Ben bir emekliyim. Aylardan beri ülkemizdeki milyonlarca emeklinin sokaklardaki hali görülmektedir. Yarım kilo et kuyruğunda sabah ezanından önce mağazanın kapısına battaniyelere ve örtülere sarılarak saatlerce sıra bekleyen emekli vatandaşlarımızın halini görüp te gözleri yaşarmayan insanların duygudan yoksun olduğu düşünüyorum.

Ortada çok sayıda örneklemelerden bahsedilebilir. Gazipaşa’dan 35-40 liraya satın alınan bir çileğin Antalya'da en az ikiye, genelde üçe katlanarak satılması, etinden sütüne, çayından kahvesine, çorbasından çökeleğine, tereyağından peynirine akıl almaz fahiş fiyatlara dayatılan durumlar karşısında, insaf ölülerini aşarak, devletin varlığını, kanun ve nizamı, insanlığı, hukuk ve adaleti hiçe sayarak vatandaşı adeta açlığa mahkum eden sektörlerin fütursuzca at oynatmaları karşısında o merhamet fukaralarına "DUR" demek gerekmez mi, Konuların defalarca dile getirilmiş olmasına rağmen; insan haklarıyla ilgili evrensel yasaları, tüketicinin korunmasına matuf hukukun işletilmesinde gerekeni yapması gereken bir çok resmi kurumumuz bulunmaktadır.

Şimdi biz yediden yetişe mağdur ve masum, onurlu yüce millet adına el kaldırıyoruz. Lütfen, artık bu sesleri, bu serzenişleri bu feryatları, bu çığlıkları duyun. Merhamet ölçülerini kaybetmiş sektörlerin halka çektirdiği ve açlığa sürüklediği bu milletin sığınacağı bir liman arayışı içinde olduğu fark edilmelidir. "Dünya kenti, turizmin başkenti" olarak bilinen Antalya sokaklarında gözleme dayalı yaptığımız çalışmalardan haber verelim. Çok sayıda insanın yer yer ve kademeli olarak, bilhassa akşamın loş saatlerinde çöp kaplarından pazar artıkları topladığını görmek bizleri perişan etmektedir.
Piyasanın nabzını tutmak, bizim için kaçınılmaz bir mecburiyet haline gelmiştir. Rastladıklarımı, tanık olduğumuz üzücü manzaraları da ilgililere aktarmak, bilgi vermek vatandaş olarak bize yüklenen vicdani bir sorumluluktur. Bizler bu insani sorumluluğu yerine getiriyoruz. Nihai olarak, her türlü yaşam malzemesinin, suyun, gıdanın ve her alandaki hayati maddelerin yetkililerce maliyet hesabı yapılarak satış süreci dahil, her kademede takibinin yapılması, vatandaşın kaçınılmaz talebidir.
"Serbest piyasa" psikozundan bu ülkenin kurtulması gerekir. İcabında 4077-6502 sayılı yasalar bir tarafa bırakılarak yahut günün koşullarına, vatandaşın dar boğazına dikkat çekilerek revize edilmelidir.

Bilhassa ‘Milli Koruma Kanunu' çıkarılıp yayınlanmalı, rekabet kanunu aynı şekilde yeniden gözden geçirilmeli, haklı rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisi sözcüğü dillendirilmelidir.

Söz konusu olaylar nezdinde değinilen konulara çare bulunmaması durumunda "aç mezarı." kavramının günün konusu olmaması için gerekenler yapılmalıdır.