YAZI/YORUM                                         

   Bugün (04.01.2019) torunum Sarp’ın bu dünyadaki ilk günüdür. Yaşamak sırası onda. Daha önce cennet bahçesindeki gibi göbek bağıyla yiyip içiyordu, şimdi tıpkı Adem’in cennetten kovulması gibi dünya gerçeklerine uyum sağlamaya çalışıyor…

                   Sarp’ın doğumunu beklerken son aylarda okuduğum en güzel kitaplardan birini “YAPABİLİRSİN”i, Antalya Meydan semtindeki Anadolu Hastanesinde bitirdim.

                   Kitabı gözyaşlarıyla, gönül hoşluğuyla, coşkuyla okudum.

                   Bu kitapta kadınlarımızın var olma, kişiliğini, mesleğini, toplumsal eşitliğini sağlama konusundaki kararlılığını, azmini ve başarısını görüyorsunuz.

                   Kadın “yapabilirim” derse yapıyor.

                   Türkiye’de kadının, eşit haklar verilirse ve o hakları kullanabilirse nasıl üretken olduğunu, güzellikler yarattığını bu kitapta görüyor, okuyor, anlıyorsunuz.

                   Yazarın yaşamı ayrı bir belgesel konusu olacak kadar güzel…

                   O Fransa’da doğdu, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümünden mezun oldu. Aynı yıl Paris SIPA Press’te (1992’de) gazeteciliğe başladı.

                   1994 yılında Türkiye’ye dönerek 7 yıl boyunca özel haberlere imza attı. 1997 yılında Afrika’da Kenya Kakuma Mülteci Kampında Birleşmiş Milletler Komiserliği adına bir aydan fazla, gönüllü çalıştı ve izlenimleri Hürriyet Gazetesi’nde yazı dizisi olarak yayınlandı…

                   2004-2006 yıllarında… Kanal D-Sabah haberlerini hazırladı ve sundu.

                   Belgeselcilik kariyerine 2010 yılında “40’ında 40 Kadın” adlı belgeseliyle adım attı.”

                   2012 yılında çektiği “50’sinde ERKEK” belgeseliyle erkeklerin iç dünyasına ve yüzleşme yaşına dikkat çekti…

                   “İnsanın İnsana verebileceği en güzel hediye YENİ HAYAT’tır” belgeseliyle ülkemizde milyonda 3 olan organ bağışı, bu belgeselin birçok ildeki gösteriminden sonra milyonda 5’e yükseldi.

                   2015 ve 2016 yıllarında “Persona Non Grata” (İstenmeyen Kişi) ve “Üvey Evlat” belgeselleri Strasburg Türk Filmleri Festivali ve Paris Türk Filmleri Festivalinde yankı buldu. ABD Arizona Üniversitesi’nde gösterildi.

                   2017 yılında "Kadın varsa imkânsız yoktur” teması ile kadınlardan Türkiye’ye bir umut belgeseli hediye etti.

                   “Yapabilirsin” Uluslararası Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nin 20. Yıl özel ödülünü aldı.

                   Mahatma Gandhi’nin “Görmek istediğin değişimin kendisi sen ol” sözleriyle başlayan ve cesaretin bulaşıcı olduğunu vurgulayan “YAPABİLİRSİN” hastane odasında okuyup bitirdiğim, Tuluhan Tekelioğlu’nun rahat okunan, kitaplaştırılmış, son belgeselidir.

                   Yazarın adı ne anlama geliyor, onu da kendisinden öğreniyoruz: “Güneşin doğuşu” demekmiş! Gerçekten de kitabı okuyunca güneşin içinize doğduğunu duyumsuyorsunuz.

                   Kitapta beni etkileyen birçok söz var. Özellikle yazarın anneannesinin “zahmetsiz rahmet olmaz”, “kolayı seçen tembelliği ve dayatılan korkuyu seçer”, “korkuyla yaşayan, hayatı seyreder. Hayatı yaşayamaz” ve benzerleri gibi…

                   “Dünya nüfusunun yarısıyız ama diğer yarısı tarafından ezilmeye, boyun eğip durmuşuz.

                   Erkekler ya bizi kutsallaştırıyor, yücelerin en yücesine çıkarıyor ya da küçümseyerek aşağıların en aşağısına atıyor.

                     Oysa biz sadece şunu söylüyoruz: ‘Ey erkekler, sizinle paylaştığımız bu dünyanın eşit yurttaşları olmak istiyoruz’ . Bu kadar!” diyorlar…

 

Fotoğraflarla bezenmiş bu kitapta;

ü   Türkiye’nin ilk kadın F16 Pilotunun,

ü  Kars’ın ilk kadın girişimcisinin,

ü  Ege’nin ilk kadın duvar ressamının,

ü  Kadın Avukat Altın Mimir’in mücadelesinin,

ü  Kadım Milli Haltercimiz Nazmiye Muslu Mertli’nin yaşamının,

ü  Bir kadın doktor ve Tıp Etiği Uzmanı Gülsüm Kav’ın eşsiz mücadelesinin,

ü  Gıda Mühendisi Aslı Elif Tanuğur’un oğlunun sağlığı için verdiği büyük mücadelenin ve “Asla pes etmem!” sözleriyle kazandığı büyük zaferin,

ü  “Hedefin küçük ya da büyük olsun, yeter ki hedefin olsun” diyen Müzik Öğretmeni Ece Apaydın’ın yarattığı harikaların,

ü  Halktan çıkmış bir oyun yazarı ve yönetmeni Nazmiye Koçak’ın,

yaşamlarını, olağanüstü mücadelelerini, başarılarını, umutsuzluklarını ve umutlarını yaşayacak, okuyacak, sevinçten ve bazen de acıdan ağlayacaksınız.

                   Yazarın babası dostum, ağabeyim, Prof.Dr. Yavuz TEKELİOĞLU’ na ve eşine binlerce teşekkür ediyorum, ülkemize böylesine bir yazar-gazeteci-belgeselci kadın, bir yiğit, cesur, yürekli aydın yetiştirdikleri için…

                   Son söz: teşekkürler Tuluhan Tekelioğlu, senin gibi kadınlar olduğu müddetçe hala ümidimiz var demektir…