YAZI/YORUM
Sarp’ın
doğumunu beklerken son aylarda okuduğum en güzel kitaplardan birini
“YAPABİLİRSİN”i, Antalya Meydan semtindeki Anadolu Hastanesinde bitirdim.
Kitabı
gözyaşlarıyla, gönül hoşluğuyla, coşkuyla okudum.
Bu
kitapta kadınlarımızın var olma, kişiliğini, mesleğini, toplumsal eşitliğini
sağlama konusundaki kararlılığını, azmini ve başarısını görüyorsunuz.
Kadın
“yapabilirim” derse yapıyor.
Türkiye’de
kadının, eşit haklar verilirse ve o hakları kullanabilirse nasıl üretken
olduğunu, güzellikler yarattığını bu kitapta görüyor, okuyor, anlıyorsunuz.
Yazarın
yaşamı ayrı bir belgesel konusu olacak kadar güzel…
O
Fransa’da doğdu, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümünden
mezun oldu. Aynı yıl Paris SIPA Press’te (1992’de) gazeteciliğe başladı.
1994
yılında Türkiye’ye dönerek 7 yıl boyunca özel haberlere imza attı. 1997 yılında
Afrika’da Kenya Kakuma Mülteci Kampında Birleşmiş Milletler Komiserliği adına bir
aydan fazla, gönüllü çalıştı ve izlenimleri Hürriyet Gazetesi’nde yazı dizisi
olarak yayınlandı…
2004-2006
yıllarında… Kanal D-Sabah haberlerini hazırladı ve sundu.
Belgeselcilik
kariyerine 2010 yılında “40’ında 40 Kadın” adlı belgeseliyle adım attı.”
2012
yılında çektiği “50’sinde ERKEK” belgeseliyle erkeklerin iç dünyasına ve
yüzleşme yaşına dikkat çekti…
“İnsanın
İnsana verebileceği en güzel hediye YENİ HAYAT’tır” belgeseliyle ülkemizde
milyonda 3 olan organ bağışı, bu belgeselin birçok ildeki gösteriminden sonra
milyonda 5’e yükseldi.
2015
ve 2016 yıllarında “Persona Non Grata” (İstenmeyen Kişi) ve “Üvey Evlat”
belgeselleri Strasburg Türk Filmleri Festivali ve Paris Türk Filmleri
Festivalinde yankı buldu. ABD Arizona Üniversitesi’nde gösterildi.
2017
yılında "Kadın varsa imkânsız yoktur” teması ile kadınlardan Türkiye’ye
bir umut belgeseli hediye etti.
“Yapabilirsin”
Uluslararası Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nin 20. Yıl özel ödülünü
aldı.
Mahatma
Gandhi’nin “Görmek istediğin değişimin kendisi sen ol” sözleriyle başlayan ve
cesaretin bulaşıcı olduğunu vurgulayan “YAPABİLİRSİN” hastane odasında okuyup
bitirdiğim, Tuluhan Tekelioğlu’nun rahat okunan, kitaplaştırılmış, son
belgeselidir.
Yazarın
adı ne anlama geliyor, onu da kendisinden öğreniyoruz: “Güneşin doğuşu”
demekmiş! Gerçekten de kitabı okuyunca güneşin içinize doğduğunu
duyumsuyorsunuz.
Kitapta
beni etkileyen birçok söz var. Özellikle yazarın anneannesinin “zahmetsiz
rahmet olmaz”, “kolayı seçen tembelliği ve dayatılan korkuyu seçer”, “korkuyla
yaşayan, hayatı seyreder. Hayatı yaşayamaz” ve benzerleri gibi…
“Dünya
nüfusunun yarısıyız ama diğer yarısı tarafından ezilmeye, boyun eğip durmuşuz.
Erkekler ya bizi kutsallaştırıyor, yücelerin
en yücesine çıkarıyor ya da küçümseyerek aşağıların en aşağısına atıyor.
Oysa biz sadece şunu söylüyoruz: ‘Ey
erkekler, sizinle paylaştığımız bu dünyanın eşit yurttaşları olmak istiyoruz’ .
Bu kadar!” diyorlar…
Fotoğraflarla bezenmiş bu kitapta;
ü
Türkiye’nin ilk kadın F16 Pilotunun,
ü
Kars’ın ilk kadın girişimcisinin,
ü
Ege’nin ilk kadın duvar ressamının,
ü
Kadın Avukat Altın Mimir’in mücadelesinin,
ü
Kadım Milli Haltercimiz Nazmiye Muslu Mertli’nin
yaşamının,
ü
Bir kadın doktor ve Tıp Etiği Uzmanı Gülsüm
Kav’ın eşsiz mücadelesinin,
ü
Gıda Mühendisi Aslı Elif Tanuğur’un oğlunun
sağlığı için verdiği büyük mücadelenin ve “Asla pes etmem!” sözleriyle
kazandığı büyük zaferin,
ü
“Hedefin küçük ya da büyük olsun, yeter ki hedefin
olsun” diyen Müzik Öğretmeni Ece Apaydın’ın yarattığı harikaların,
ü
Halktan çıkmış bir oyun yazarı ve yönetmeni
Nazmiye Koçak’ın,
yaşamlarını, olağanüstü mücadelelerini,
başarılarını, umutsuzluklarını ve umutlarını yaşayacak, okuyacak, sevinçten ve bazen
de acıdan ağlayacaksınız.
Yazarın
babası dostum, ağabeyim, Prof.Dr. Yavuz TEKELİOĞLU’ na ve eşine binlerce
teşekkür ediyorum, ülkemize böylesine bir yazar-gazeteci-belgeselci kadın, bir
yiğit, cesur, yürekli aydın yetiştirdikleri için…
Son
söz: teşekkürler Tuluhan Tekelioğlu, senin gibi kadınlar olduğu müddetçe hala
ümidimiz var demektir…