İlk çağlarda insanlar ne kadar mutluydular, diye düşündüm kendi kendime. Doğa dağının koynundasın, yediğin önünde yemediğin ardında. Ya da sen kimin kısmeti olursan.

Avını paylaştığın bir türdeşinin mi, yoksa senden güçlü bir etoburun mu? Ne garip ne ilkel düşünüyorum değil mi?

İnsan olmak gerçekten zor iş. Kimileri sana tek haneli tarihlerle, kimisi de çift haneli tarihlerle ömür biçiyor. 4-5 bin yıldan yıldan tutun da 15-70 bin yıla kadar giden ömürler. Ama hep aynı son

O yüzden, yaşarken nasıl yaşamalıyız?

Bence asıl soru bu olmalı. Nasıl yaşamalıyız?

Elbette "insanca".

Ne men bir şeydir bu "insanca yaşamak"?

İnsan olmak?

İnsanlar genellikle dönemlerine/çağlarına göre düşünüyor ve yaşıyor. Tabi bir de çağlarını aşarak yaşayanlar var.

Örneğin Peygamberler.

Bilim insanları.

Liderler.

İnsanlık için savaşan, insanlık için ömürler harcayanlar.

Tabi bir de ömrünü insanlığa adayanların yanında; bir de insanlığın "çanına ot tıkamak için çalışanlar" var,

Tanık olduğumuz 21 y.y.'da dünyayı kana bulamak isteyenler ile dünya halklarının onurlu, mutlu "insanca yaşaması" için çabalayanları aynı kefeye mi koyacağız şimdi?

Elbette ki hayır.

Sadece fiziki olarak bizlere benzediği için, insanlığın canına/çanına ot tıkamak için uğraşanları insan mı sayacağız yani.

Hayır, hem de binlerce kere hayır. Hele hele bu COVID-19 dünya salgınında, canları ile bu uğurda savaşan doktorlar ve sağlık çalışanları ile bu süreçten kâr, çıkar, kazanç elde etmek isteyenleri aynı kefeye mi koyacağız şimdi?

Bir tür düşünün ki kendi neslinin sonunu hazırlayacak, dünyayı yok edecek projeler peşinde; silah olarak, çevre katliamı olarak.

En dramatiği ise onca bolluğa rağmen AÇLIK.

Hem de 2018 verilerine göre dünya nüfusu 7,594 milyar kişi,

Kişi başına GSYİH (düşen gelir) 11.312,44 USD/ABD$

Ve üstelik GSYİH büyüme oranı yıllık % 3,0'lerde iken.

Peki bütün bunlar bir insan olarak kimin tercihi?

Elbette ki senin tercihin canım kardeşim. SENİN!...

Çıkarların için sattığın soydaşlarının, inançdaşlarının hatta yurttaş/topraktaşlarının acılarına göz yumarak, görmezlikten gelerek, senin yüzünden.

Günümüz insanının bilinç düzeyi, insan neslinin en gelişmişlik düzeyindedir. Bilgi, teknoloji, iletişim her şey emrine sunulmuştur.

Ama bizler kötü seçimlerimiz ile hem yaşamımızı hem de neslimizi; yetmiyormuş gibi yaşadığımız dünya ve evreni mahvediyor, yok ediyoruz.

Seçimlerimiz ile.

Düşünce ya da düşüncesizliklerimiz ile.

Aynı evrende yaşıyoruz, aynı dünyayı paylaşıyoruz.

Ama aynı şeylere sahip olamıyoruz.

İşin kötüsü de bunun farkında bile değiliz. Hem de elimizde o kadar iletişim aracı olmasına karşın.

Amerikalı olarak, Arap olarak, Yahudi olarak, Türk olarak; açık, koyu, siyah, beyaz tenli ayrımına bile gerek kalmadan.

Tercih ve seçimlerimiz ile hem kendimizi hem türdeşlerimiz hem de dünyamızı yok ediyoruz. Mahvettik, etmeyi de sürdürüyoruz!..

Yeni silahlar yaptık. Yeni silahlar aldık.

Yeni sığınaklar yaptık, ama içine sığmayacağımız kadar, ya da hepimizi alamayacak kadar küçük. Hem de koskocaman dünyada.

Trump!.. Biden!.. Ve SİZ ekleyin gerisini!..

Bu sadece ABD için mi, bir seçimdi?

"Kudüs İsrail'in başkentidir" dediği an, hepimizin kaderi oldu.

17-25 Aralığa kadar kanka olanlar, 16 Temmuz’da hepimizin kabusu oldu.

Hac ibadeti için onca yollar gittiğimiz, onca para bıraktığımız kutsal toprakların şeyhleri, prensleri, kralları hepimizin hüsranı, kabusu oldu. Yağmur yağması için dua edenler, KABE’yi korumak için ellerini bile oynatmadılar.

Siz, bütün bu olanların farkında değil misiniz yoksa.

O zaman, bir gün "HOŞ GELDİN 3'üncü DÜNYA/PAYLAŞIM SAVAŞI" denildiği zaman şafağınız atar. Anlarsınız.

Güzel bir 2019 tatilinden döndükten sonra, yıl sonuna doğru COVID-19 dünya salgını ile nasıl şafağı attı önce kuzey kürenin.

Geçim için, seçimlerinizin ne olduğunu;

HALKIN SAĞLIĞINI KORUMAK (Halk Sağlığı/Hıfzıssıhha) ile Hastalanan yurttaşları ŞEHİR HASTANELERİNDE tedavi etmenin farkını ne olduğunu henüz anlamasak da.

Sayenizde bizi de yakarak, biz de bir kez daha gördük, anladık!..

Ha, bu arada artık cami avlularında cenazelerimizi uğurlayamıyor, onlara helallik veremiyoruz ya, cami hoparlörlerinden "helallik" isteniyor ya, bazıları için söylüyorum;

Vermiyorum. Haklarımı "helal etmiyorum".

Bana, geleceğime; onurlu yaşamak için kendini çoluğuna, çocuğuna feda eden yurttaşlarımı görmeyip, o kadar emeği kendi çıkarları için heba edenlere, bu karanlık seçimleri yapanlara, işbirlikçilerine, çanak yalayıcılarına;

HAKKIMI HELÂL ETMİYORUM!.. Sormayın!..