Haklısın be ustam, evet haklısın be Hasan Hüseyin
Korkmazgil:
"gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstüm başım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor" olsa da; Haziran da DOĞMAK da
güzel be.
--1928'in Haziran'ın 14'ünde CHE ile başlıyor güzel
günler, 1925'un 15'inde Atilla İLHAN, 1929'un 15'inde de Fakir BAYKURT doğuyor.
--Ortaokul yılları; Okul koridor ve sınıflarında fırtına
gibi esen bir Türkçe öğretmeni. Mahmut AKINCI. Bu günün ünlü Avukatı.
--Koltuğunun altında o kocaman ders kitapları ile bir
sürü de daha küçük kitaplar ile girerdi sınıfa. Temel ders anlatılır. Gözler
ayrılmadan, kulaklar dikkat kesilerek dinelen dakikalardan sonra, dersin zevkli
yerine geçilirdi.
--"Evet çocuklar, şimdi de şu kitaplara bir
bakalım". Sayı üç beş fark etmez, biz hemencecik kümelenirdik. Gürültü
etmek mi?. Kimseden "gık "bile çıkmazdı. Herkes biri biri ile
yarışırcasına kitaplara bakar ve ikili, üçlü oturulan o ahşap sıralarda
kitaplar ortak okunurdu.
--Fakir BAYKURT. Hem de Burdurlu. Bir
Antalya/Korkuteli'li olarak, bir Burdur'lu akraba gibi sayılırdı.
--Yılanların Öcü (1954), Irazcanın Dirliği (1961), Onuncu
Köy (1961), Amerikan Sargısı (1967), Tırpan (1970). Artık hepimiz için başucu
kitapları olmuştu.
--Tabi Yaşar Kemal'in İnce Memed'i, Orhan Kemal'in
Arkadaş Islıkları, v.s hep tanıdık kitaplar oluşlardı, kahramanları ile
birlikte
--Yıl sonu gösterisi olarak Orhan Kemal'in "72'inci Koğuş"
tiyatro oyununda ise, ben "İzmirli"yi oynamıştım.
--Sonra şiir. Nazım Hikmet, Atilla İLHAN. Sanırım Bilgi
yayınevinin yayınları idi.
--Atilla İLHAN, “ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir” diyordu.
--Daha sonra onu TV'lerde, gazetelerde daha yakından
tanıdık ve daha da sevdik.
--Ve CHE. Ernesto "Che" Guevara,
--İşte yaşam çizgimizin değişmesinde önemli idollerden
birisi olmuştu lise yılları. Dergilerde onun için anlatılan öyküleri okur,
resimlerine bakardık.
--O "Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin... Savaş
sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse
ve başkaları mitralyöz sesleriyle, savaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize
ağıt yakacaklarsa ölüm hoş geldi, safa geldi.." diye haykırıyordu, tüm
dünya ezilen emekçi halkları için.
--Zengin ve soylu bir ailenin Doktor oğluydu. Üstelik
Küba Devriminden sonra Bakan bile olmuştu. Ama o, ezilen halkların mücadelesi
için dağlara koşmuştu.
--O yıllar kanı kaynayan bizler için muhteşem idollerdi
hepsi.
--İlk, Bitlis'li mi, Muş'lu mu bir Polisin kayın
biraderinin asılsız ihbarı ile şimdi yerinde otopark olan Antalya Kaplı Ceza
Evine götürdüklerinde, koğuş ağası bana "nerelisin?" diye sorduğunda.
Korkuteli/Osmankalfalar'lı ...'nın oğluyum dediğimde, adamın şaşkınlığını hiç
unutmuyorum.
--Ben de tanıyordum onu ama, beni böyle göreceği aklına
gelmediğinden, "demek sen onun oğlusun. Benim arkadaşım Baban, senin
paraya - pula ihtiyacın da yok, bu anarşik işlerde işin ne ki!.." demişti.
--Hoş solcu/devrimciydik eyvallah ama, hiç ilgimizin
olmadığı bir olaydan içeri girmiştik. Babamın arkadaşı, Koğuş Ağası ise, bu
işlerin para ile yapıldığını sanıyordu. oysa, biz kendimizi halkımıza feda
etmiştik.
--Onlar, çocukluk, gençlik yıllarımızın idolleri, aşkları
idi.
--İyi ki doğdun CHE
--İyi ki doğdun Atilla İLHAN
--iyi ki doğdun Fakir BAYKURT.
Yaşamımıza renk kattınız, ufkumuzu açtınız,
BİZİ, BİZ YAPTINIZ. Bu iki kelamı yazacak kadar. Sağ
olun.