Yıllar önce farklı farklı yerlerde okuduğum iki öykü aklıma geldi. 
   Düşündüm, hem üzüldüm hem de tebessüm ettim. Kendi kendime şaşarak ve kendime acıyarak.
    Bir zamanlar "Varlık" diye kültür, sanat ve edebiyat dergisi vardı. İlk öyküyü oradan okumuştum.
    Her akşam aynı bara girip iki üç duble viski içen yaşlı adam, o akşamda aynı bara gider, aynı sandalyeye oturur ve barmenden bir kadeh viski ister. 
    Barmen, "beş siterlin lütfen" der.
    O akşam yaşlı adam yanına cüzdanını almamıştır. 
     Sizin her akşam müdavinizim, yarın öderim, dese de barmen, olmaz, der ve yaşlı adamı badigartlara dövdürerek çöplüğe attırır. 
    Yaşlı adam nasıl olur, ben her akşam hem müşterinizim hem de bu ülkede yıllarca maliye bakanlığı müsteşarlığı yaptım dese de,  kendisini baygın halde çöplükte bulur. 
    Kendine gelince de, ben bu ülkenin hazinesine ve maliyetine yıllarca onurum ile sahip çıktım, ne ahlaksız teklifleri ret ettim ama bir kadeh viskiye bile sözüm geçmedi.
     Demek ki bu ülkede "ONUR, BİR KADEH VİSKİ BİLE ETMİYORMUŞ" der!..
    Diğer öykü ise, Lady Godiva'nın, bir başkaldırı-tutku-şefkat ve insan olma Öyküsüdür.
   Dönem, 11. yüzyıl İngiltere’sidir. 
    Coventry halkı, Lord Leofric’in koyduğu vergiler altında ezilmekte, gece gündüz çalışmalarına rağmen, tüm kazançları vergiye gittiği için yokluk ve sefalet içinde yaşamaktadırlar. 
   Yaşananlar karşısında Lordun eşi Lady Godiva halktan yana tutum alır ve eşini vergileri indirmesi yönünde ikna etmeye çalışır.
    Lady’nin bu ısrarlarından rahatsız olan Lord Leofric, eşine asla kabul edemeyeceğini düşündüğü;
   At sırtında, sadece saçlarına sarınarak Coventry sokaklarını boydan boya geçerse, vergileri düşüreceğini söyler.
   Ancak Lady Godiva tüm cesaretiyle, vakur ve kendinden emin bir şekilde isteneni yapar ve bir ata biner; 
    Olaydan haberdar olan halk asil bir davranış sergiler ve Lady’nin onurunu kırmamak için evlerine çekilir, perdelerini kapar;
   Tüm esnaf o vakitte dükkanlarını kapatır ve sokaklarda da kimsecikler kalmaz, hiçbir evin pencerenin perdesi dahi  aralanmaz.
     Lady’nin bu cesur davranışı karşısında, insanlar ona duydukları derin saygıyı gözlerini kapatarak gösterirler.
   Lady Godiva, at sırtında yalnızca saçlarına dolanarak sokakları boydan boya geçer. 
   Ancak kendine hakim olamayan ve evindeki ufak bir delikten Lady’e bakma gafletinde bulunan meraklı Tom, Lady’e baktıktan sonra kör olmuştur ve "Peeping (Röntgenci) Tom" olarak anılmaya başlanır..
    Yaşanandan sonra Meraklı Tom'u, halkın lanetlendiği düşünülse de,
    Freud‘a göre ise Tom, gerçek bir sanatçıydı ve yaptığı şey Godiva’yı gözetlemek, ahlaken yanlış yapmak değil, sanatçı içgüdüleri ile onu sonsuzluğa tartışmaktı.
   Olanlardan sonra Lord Leofric eşine vermiş olduğu sözü tutar ve vergileri indirir. 
   Halk Lady’e minnettardır.
   Lord Leofric ise kısa bir zaman sonra hastalanır, kimilerine göre ölür, kimilerine göre erdemli karısına reva gördüğü muamelenin pişmanlığıyla kahrolmuş, hasta düşmüş bir daha iyileşememiştir.

   Lady Godiva'nin at üstünde ki bu tablosu, anısına saygı için John Collier tarafından yapılmış, halen de Herbert Sanat Galerisi ve Müzesi'nde bulunmaktadır.
   Heykeli ise, Yontucu Sir William Reid Dick tarafından yapılmıştır.

   Bir pazar günü neden mi bu iki garip öyküyü anlattım.
    Herkes ne anlarsa, diye!..