Türkiye’nin
en büyük orman yangınları milyonlarca yurttaşın ciğerlerini yaktı. Orman
yangınları sonrası doğa olayının nasıl bu kadar büyük bir felakete dönüştüğüne
ve bu felaketlerin önüne geçmenin yollarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan
Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şubesi Başkanı Bayram Ali Çeltik,
“Doğayı tanıyıp, program dahilinde verilerimizi güncellemeliyiz” diyerek
atılması gereken adımlara ilişkin önemli bir tartışmanın işaretini verdi.
Başkan Çeltik, insanların çam ağaçları ile arasına bir ‘mesafe’ koyması
gerektiğinin altını çiziyor.
Tüm
Türkiye’de günlerce söndürme çalışmaları süren orman yangınlarında sona
gelinirken, yangının hasarı her geçen gün daha fazla gün yüzüne çıkıyor.
Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinin birini yaşadı. Orman köylüleri ise
bir an önce ağaçlandırmanın başlanması ve yanan alan ranta kurban gitmemesi
için yetkililerin gerekeni yapması konusunda ısrarcı. JMO Antalya Şube Başkanı
Bayram Ali Çeltik, yeniden başlayacak ağaçlandırma çalışmalarında yangınların
devamının gelebileceğine dikkat çekerek yangının afete dönüşmemesi için
doğadaki değişikliklerin iyi gözlemlenmesi gerektiğini vurguluyor. Çeltik,
yerleşim yerlerinin çevresinde çam ağaçları ile insanoğlu arasında yanmaya
dirençli ağaçlardan oluşan bir koridor oluşturulması önerisinde bulunuyor.
‘DOĞAYI TANIYIP VERİLERİ GÜNCELLEMELİYİZ’
JMO Başkanı Bayram Ali Çeltik şöyle konuştu:
“Ağaçlandırma bizim uzmanlık alanımız değil. Bizim söylemeye çalıştığımız şu, insanlar binlerce yıldır kızılçamın buralarda yaşadığını söylüyor. Ancak değişen şeyler var; iklim, sıcaklık, insan ve nem faktörleri… Normalde doğaya müdahale etmememiz lazım fakat insanlar yeni alanlara yerleşiyor. Nüfus artıyor, geliştirilmiş meyveler sebzeler kullanıyoruz. İnsan nüfusu arttığı için tarım sektörü buna cevap vermeye çalışıyor, yani tarıma müdahale ediyoruz. Geçmişte portakal bu topraklarda yoktu ancak bugün Antalyalılar bu meyveden geçimini sağlıyor. Ormanlar bizim konumuz değil ve uzmanlarına saygı duyuyoruz ancak bu örneklerde olduğu gibi yangın sonrası ağaçlandırmada da bazı yaşananlardan ders almamız ve bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tek bir uzmanlık alanının vereceği karara göre insanlığın kaderi belirlenemez, artık bilimsel disiplinler de çok çeşitlendi ve farklı alanlardan uzmanların bir araya gelerek yangının yaralarının nasıl sarılacağı konusunda akıl yürütmesi gerekir. İnsan, turizm, tarım, nem ve su azalması gibi değişiklikler bizi eski düşünüş tarzımızdan farklılaşmaya zorlamalı.
Doğayı tanıyıp, program dahilinde verilerimizi
güncellemeliyiz. Biz yangın bölgelerinde katma değeri yüksek ağaçlar ekilsin deyince
insanlar oraların birilerine peşkeş çekileceğini düşünebiliyor, ancak burada
orman köylüsünü de korumalıyız. Milyonlarca yıldır bu topraklarda çam ağaçları
vardı ve aynı düzen devam etsin, çam ağaçları dikelim demek çok doğru değil.
Bundan binlerce yıl önce kayısı da yetişmiyordu, karpuz, vişne, avokado yoktu.
Bunlar önceden yok diye bugün de ekmememiz ne kadar saçmaysa aynı ağaçlarla
devam etmenin ne kadar doğru olacağı tartışılmalı.”
‘İNSANLA ÇAM AĞACININ DEĞDİĞİ ANA DİKKAT!’
Başkan Çeltik şöyle devam etti:
“Biz yangın alanında çaresiz, evi her şeyi yanan insanları gördük, orman yönetimi farklı olabilir mi diye çam ağaçları ile ilgili açıklamamız oldu. Çeşitli etmenler değişti ve ağaç dikimine bu etmenleri göz önüne alarak ayar vermemiz gerekiyor. Çam ağaçları bu toprakların kadim ağacı ve yetişmeye devam edecektir. Ancak insanla çam ağacının değdiği ana dikkat etmemiz gerekiyor. Afet, insanın çaresiz kalmasıdır. Depremler, yangınlar, seller her zaman oluyordu ancak bunlar ne zaman insana değdi, o zaman afet oldu.
İşte tam da ayrım yapmamız gereken nokta burası. Doğayla insanın çatıştığı ve
doğanın insanı yendiği ana afet diyoruz. Onun için yangınla insan arasına bizim
bir koridor örmemiz lazım. Yanmaya daha dirençli, yöreye uygun ağaç koridoru
yapılabilirdi. Doğaya müdahale etmeyelim diye orman yangın yolları yapmayalım o
zaman? Türkiye’nin en büyük afetini yaşadık. Artık bir şeyler değişmeli. Bizim
doğa olaylarının afete dönüşmemesi için bir sınır koymamız lazım ve bunun için
de sistemi çözmüş olmamız gerekiyor.”
‘DOĞANIN DEĞİŞKENLERİNE AYAK UYDURMALIYIZ’
Çeltik şu ifadeleri kullandı:
“Bugün fay hatlarını tanırsak, hangi zeminden daha fazla titreşim hissedileceğini bilir ve buralardan uzaklaşırsak deprem olur ama afet olmaz. Japonya’da 7’nin üzerinde deprem oluyor, sallanıyor geçiyor. Ama aynı büyüklükte deprem İstanbul’da, Antalya’da olsa afet diyeceğiz. Sonuç olarak hassas nokta doğayla insanın savaşında insanın kaybetmesini önlemeliyiz.
Orman
yangınlarında köyler yandı, bu yangının afet olması önlenebilir miydi,
önlenirdi! Yanan insanlar ve hayvanlar gördük. Köylüler, “Bu çam 35-40 yıldır
burada, bana bir tane faydası yok” diyorlar. Faydası olmadığı gibi yangını
sıçratarak felakete yol açıyor. O zaman çamla aramıza mesafe koyalım,
koridorlar oluşturalım. Doğanın değişkenlerine bizim ayak uydurmamız gerekiyor.
Özgür Cem Boynueğri