Kartalkaya Yangını Davasında 6. Gün: Acılı Baba Hilmi Altın’dan Suç Duyurusu Talebi

Bolu Kartalkaya’da 78 kişinin yaşamını yitirdiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin süren davanın altıncı gününde acı, öfke ve adalet talebi bir kez daha salonda yankı buldu. Yangında eşini ve kızını kaybeden Hilmi Altın, ETS Tur’un sahibi ve aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
“Elimden aldınız bütün hayatımı”
Duruşmada söz alan Hilmi Altın, eşi Kübra Altın ve kızı Alya’yı kaybettiğini söyleyerek duygusal bir konuşma yaptı:
“Tesadüfen hayatta kaldım. Kızım kayak yapmak istedi, kıramadım. Eşim başarılı bir akademisyendi. O gece eşimin çığlığına uyandım. Yoğun duman odaya doldu. Koridor kapkaranlıktı. Çarşaf bağlayarak çocukları indirdik, kadınları indirdik. Ben de atladım. Ama Kübra ile Alya’ya bir daha ulaşamadım. Hayatımı elimden aldınız.”
“Bu sistemin sonu gelsin”
Altın, konuşmasının devamında liyakat yoksunluğunu ve ihmalleri hedef aldı:
“Bu ülkenin röntgeni bu olayda gizli. Kağıttan yöneticiler yüzünden yandık. Gerçek olsaydınız, biz hayatta kalırdık. Artık bu liyakatsizlik sisteminin sonu gelsin.”
ETS Tur’un sahibi Mehmet Nuri Ersoy için suç duyurusu talebi
Altın, olayda yalnızca otel yönetiminin değil, organizasyonu yapan firmanın da sorumlu olduğunu vurgulayarak şöyle dedi:
“ETS firmasının müşterisiyim yıllardır. Güvenli olmayan bir yere götürüleceğimi düşünmezdim. Bu nedenle firmanın sahibi Mehmet Nuri Ersoy hakkında suç duyurusunda bulunuyor, dosyaya dahil edilmesini talep ediyorum.”
“Kızımın telefonu geldi, üstünde DNA’sı var”
Altın, olayın ne denli derin bir travmaya yol açtığını kızına ait bir eşyayla örnekledi:
“Kızımın telefonu teslim edildi. Üzerinde Alya’nın DNA’sı vardı. Katip ağlıyor, hakime hanım ağlıyor, ben ağlıyorum. Bu acının tarifi yok.”
Bir annenin feryadı: “Kızım bana ‘ölmek istemiyorum’ dedi”
Yangında eşi Atakan Yalçın ve kızı Derin’i kaybeden Yaprak Yeşilada Yalçın da, duruşmada gözyaşları içinde konuştu:
“Ben o gün hayatta kalabildim ama kızım çıkarken bana ‘ölmek istemiyorum, yapacak çok şeyim var’ dedi. O anı unutamıyorum. Koridor zifiri karanlıktı, ışık yoktu. Kızım odada kalsa belki yaşayacaktı.”
Avukattan cezaevine tepki: “Bağcıklı ayakkabı ayrıcalığı kime?”
Ailelerin avukatı ise Bolu’daki cezaevinde sanıklara tanınan imtiyazlara dikkat çekerek şunları söyledi:
“Cezaevlerinde bağcıklı ayakkabıya izin verilmez. Ama sanıkların ayakkabılarında bağcık vardı. Emir Bey, Halit, Ceyda… Bu ayrıcalık neden? Otel sahiplerine özel muamele mi uygulanıyor?”
Kaynak:Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.