Duyduğu lüzum üzerinde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ölümünden bir süre önce hasta haliyle trene binip, uluslararası politika konusunda sanatını kullanarak silah kullanmadan ve hiçbir kişinin burnunu bile kanatmadan HATAY İlini Misak-i Milliye Türk topraklarına katmıştır.
Bu günlerde çeşitli kaynaklardan alınan bilgilere göre; 86 yıl sonra HATAY ilimizde ciddi sıkıntıların olduğu haberlerini alıyoruz.
Şöyle ki;
Hatay'da yabancı nüfusun hızla çoğaldığından bahisle her 10 kişiden 6-8 tanesinin yabancılardan oluştuğu, ticaret hayatının büyük bir kısmının yine sığınmacıların elinde olduğu, cadde ve sokaklarda çok sayıda Arapça levhalarla donatıldığı, yerel halkın adeta sığınmacı durumdaymış gibi bir manzaranın söz konusu olduğu, cadde ve sokaklarda ciddi bir güvenlik sorunu bulunduğu, aynı şekilde yerel insanlarımıza karşı bir dışlama politikası uygulandığı gibi rahatsız edici bilgilerin yaygınlaştığını anlıyoruz.
Diğer taraftan Hatay'da her on binadan ancak bir tanesinin yıkıntılarının kaldırılabildiği, yıkıntılar arasında bir yaşamın devam ettiği, ihtiyaç olan yeni binaların inşa edilemediği, halkın büyük bir kısmının halen çadırlarda ve konteynırlarda yaşamaya çalıştıkları, sağlıklı suya ve elektriğe ulaşılamadığı, sokaklarda kirli suların ve kanalizasyon sızıntılarının devam ettiği konularında da bilgiler söz konusudur.
Ben 1971 yılında İstanbul Sağmalcılar ve İzmir'deki KOLERA salgınlarında Sağlık Bakanlığı görevlisi, Çevre Sağlığı uzmanı olarak görev yaptım. O yıllarda ülkemizde yayılan kolera hastalığının temel sebebi, kanalizasyon sularıydı. Hastalık bazı yabancı kişiler tarafından ülkemize taşınmıştı. Kökeni Hindistan ve uzak doğuydu.
Hastalığın kaynağı Hindistan GANJ nehriydi ELTOR tipi kolera vibriyonu (kolera mikrobu) nehre boşaltılan kanalizasyon sularından kaynaklanmıştı. Konuyu HATAY ilimize odaklandırdığımızda söyleyebiliriz ki, ülkemizde yirmi milyona doğru uzanan bir yabancı sığınmacı grafiği var. Onca yabancı kaçak göçmen ve sığınmacının hiç birisinin sağlık kontrolü yapılmadığına göre 20 milyon sığınmacıdan kaç tanesinin ne gibi hastalık mikrobu taşıdığını söyleyecek bir insan, bir yetkili var mı bu ülkede.
Bu cümlelerden olarak HATAY ilimizde, sokaklardaki kanalizasyon, kirli sularda kolera mikrobu yahut başkaca bulaşıcı (enfeksiyon-sarı -bulaşıcı) hastalıklara ait mikro organizma var mı yok mu bir araştırma yapıldı mı? yapılmadıysa bu kanunlar başta olmak üzere HATAY ilimizde her alanda insanlarımızın sağlıklı ve kaliteli yaşamlarının temini konularında her hangi bir çalışma yapılacak mıdır? Söylemesi bizden, eğer orada bir kolera salgını çıkarsa ülke felakete gider. Bilinsin…