1974 yılında Kıbrıs Harekatı sırasında Başbakan Bülent Ecevit; benzin fiyatının 2 lira civarında olduğu günlerde benzine birkaç kuruş zam yaptı diye yer gök inlemişti. İzmir, Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlerde arabalar yolları kapatmış, trafiği kilitlemiş, hayatı durma noktasına getirmişti araba sahipleri.
Son Zamanlarda insanlarımız, evrensel itiraz ve talep etme hakları noktasında bir rezistans (bağışıklık kazanma) hali içine girmiş bulunmaktadırlar.
Uzun bir Zamandan bu yana gün be gün artan, bezin ve mazot fiyatlarının otomatiğe bağlandığı günümüzde (fiyatlarının 50 lirayı bile solladığı halde) toplumsal bir şaşkınlık, zihinlerde bir alabora manzarası oluştu. Akaryakıt fiyatlarıyla alakalı ufak bir hesap yaptığımızda dolaylı yollardan da olsa seyahat özgürlüğümüzün ne derece engellendiğini-kısıtlandığını anlamak ve anlatmak zor olmayacaktır.
Bu konuda yapılacak yol hesabında Antalya Anamur arasındaki mesafeyi baz alalım. 4 silindirli 1400 HP gücünde ufak bir binek arabasını da veri olarak örnek alalım. Söz konusu araba bir litre benzinle teknik hesaplamayla en fazla 8-9 km. yol yapar. Antalya- Anamur arası toplam 300 kilometredir. Yani aynı araba 1km. yol mesafesinde ortalama 50 liralık benzin sarf ettiğine göre 2700 liralık benzin sarf eder. Şehir içindeki trafik koşulları da dikkate alındığında muhtemelen 3000 TL mertebesinde benzin sarf edilmiş olur. Eğri oturup doğru konuşalım. Düşünün ki hasbelkader bir binek arabanız var. Mevsimlerden yaz, çorunuzu çocuğunuzu aldınız "şöyle özgürce bir Akdeniz kıyı gezisi yapalım dediniz"
Emeklisiniz, orta halli memursunuz, mütevazi bir gelirin sahibisiniz. Yol boyunca gözünüz arabanın benzin ibresinde olacaktır elbet.
Düşünebiliyor musunuz bu ne berbat kaygılı bir seyahattir.
Amacımız hiçbir zaman halkı tahrik etmek değildir. Fakat dikkatimizi çeken durum şudur; akaryakıta hayal ötesi vergiler yüklenerek enerjide eli kolu bağlı hale gelen tüketici legal anlamda, anayasal haklarını hukuksal yöntemleri kullanarak neden evrensel insan olduğunu unutuyor.
Diğer taraftan ekonominin direksiyonundaki sorumlularımız, halkın içinde bulunduğu bu çaresiz hali görmüyorlar mı? Ciddi merak konusudur. Hiç birimizin bu konuda " ortalığı yakın yıkın" deme gibi suç işlemeye yönelik lüksümüz yoktur. Bizler Fransa'nın sarı yeleklileri değiliz. Ama sayın karar mercileri lütfen siz de şapkanızı önünüze koyup, susmayı terbiye sayan saygıdeğer halkımızın da devletine olan saygınlığı karşısında samimiyetinizi ve güvenirliğinizi ortaya koyarak insanımızın ezilmesine izin vermeyin lütfen...
Durdurun bu zamları.