Akıllara durgunluk veren bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum..

Antalya'da akşam yemeği için zincir marketin şubesinden alışveriş yapan gayrimenkul danışmanı Öznur Özdemir, 2 de ekmek aldı. Akşam yemeğinde ekmeği bölen Özdemir, şok yaşadı.

 Ekmeğin içinde yaklaşık 10 santimlik elektrik kablosunu gören Özdemir, kablolu ekmeğin fotoğrafını çekti.

 Özdemir, Tüketiciler Birliği Antalya Şubesi'ne giderek üretimi yapan ilgili firmadan şikayetçi oldu. Özdemir ayrıca, Şube Başkanı Neşet Gündüz'ün yönlendirmesiyle Antalya Tarım ve Orman İl Müdürlüğü'ne de giderek rapor tutulmasını sağladı.
Öznur Hanım, evinde baktığı 11 aylık torunu Taçmin Asel Meriç'in ekmeğe çok düşkün olduğunu belirterek, 'kablolu ekmek' için mücadele edeceğini söyledi.

 Özdemir, "Torunum bu kabloyu yutabilir ya da gözüne zarar verebilirdi. O zaman bunun hesabını kim verecekti? Bu işin peşini asla bırakmayacağım. Her tarafa şikayette bulundum” diyor.

Benzeri bir olaya 1990’lı yıllarda Kanal 07 TV’de tanıklık etmiştim..

‘Çerçeve’ adını verdiğim canlı yayının konuğu  o dönem Tüketiciyi Koruma Derneği Antalya Şubesi Başkanı olan Ali Ulvi Büyüknohutçu idi..

Taş ocaklarına karşı verdiği mücadele nedeniyle 10 Mayıs 2017’de Finike’de Kızılcık Yaylası’nda ‘Baba’nın Çiftliği’ adını verdiği evinde eşi ile birlikte kalleş bir saldırı sonucu öldürülen Ali Ulvi Büyüknohutçu’yu bir kez daha saygıyla, sevgiyle, özlemle anıyorum.

Büyüknohutçu çiftinin katli emrini taş ocağı sahiplerinin verdiğini sağır sultan bile bilse de henüz bu kalleş cinayetin ardındaki kişi, kişiler ya da firmalar ortaya çıkmış, çıkarılmış değil..

Değerli  arkadaşım Ali Ulvi Büyüknohutçu,  canlı yayına bir ekmek getirmişti.

İnanması güç ama ekmeğin içinden bıçak çıkmıştı..

Bıçaklı ekmeği canlı yayında gösterince önce telefonla tehdit edildik, sonra da bıçaklı ekmeği üreten fırının sahibi bir gurup arkadaşı ile birlikte televizyonu ve canlı yayını basmaya kalkıştı.

Elbette bu korkakların tehdit ve saldırılarına prim tanımadık..

Bunları niçin mi yazdım ?

Antalya ile birlikte Kocaeli, Ergene Çayı havzasında yer alan Kırklareli, Edirne ve Tekirdağ’da  yapılan, Sağlık Bakanlığı’nca sonuçları kamuoyuna açıklanmayan araştırmayı halka duyuran bilim insanı Bülent Şık  5 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.

Bülent Şık’ın ilk duruşması bugün saat 10.00’da İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görülüyor..

Türk Tabipler Birliği(TDTB)Merkez Konseyi ve  Tarım ve Orman Çalışanları Sendikası(Tarım-Orkam-Sen)eski üyesi Bülent Şık’a destek çağrısı yaptı..

Tarım-Orkam-Sen’in çağrısında şöyle deniyor :

“Bilim insanları içinde yaşadıkları topluma karşı sorumludurlar, kamu yararına çalışırlar, çalışmalıdırlar. Bu sorumluluğun başında da araştırma sonuçlarının toplumla paylaşılması gelmektedir. Halk sağlığının nasıl bir tehdit altında olduğunu gösteren bu araştırmanın sonuçlarını duyurmak da bilim insanın sorumluluğudur”

Türk Tabipler Birliği(TTB) Merkez Konseyi, ‘Bülent Şık’ın yanındayız’ başlıklı mesajında şu görüşlere yer verdi :

“Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası olarak, bilim insanı sorumluluğuyla davranan, halkın sağlığını önceleyen Bülent Şık’ın yanında olduğumuzu belirtir, dayanışma amacıyla Perşembe günü gerçekleştirilecek duruşmada Çağlayan Adliyesi’nde olacağımızı kamuoyuna duyururuz”

Görüldüğü gibi kanser olgusunun ağırlıkla olduğu araştırmayı kamuoyu ile paylaşmak suç, bedeli de 5 yıldan 123 yıla kadar hapis..

Yani Antalyalıların, Edirnelilerin,Tekirdağlıların, Kocaelililerin hayatının bir değeri yok..

Halkın sağlığını korumakla görevli Sağlık Bakanlığı, gizlediği araştırmayı halka duyurdu diye bilim insanı Bülent Şık’tan şikayetçi oluyor..

 

Neredeeeen nereeeye geldik !...