Antalya Muratpaşa Anadolu Lisesi’nde 10. sınıfta okuyan bir kız çocuğu, geçen ay müdür yardımcısının kendisini sözlü ve fiziksel olarak taciz ettiğine dair şikâyette bulundu. Konuya ilişkin açılan soruşturmanın üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen müdür yardımcısının hala aynı okulda görev yapmaya devam ettiğini belirten Eğitim-Sen Genel Başkanı Kurul, yaşanan olaya tepki gösterdi. Kurul konuyu ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi.

Muratpaşa Anadolu Lisesi’nde tac*z iddiası Muratpaşa Anadolu Lisesi’nde tac*z iddiası

Antalya'da kurbağa avlayan yılan vatandaşlar tarafından gözleme ikram edildi Antalya'da kurbağa avlayan yılan vatandaşlar tarafından gözleme ikram edildi

“ANCAK MAĞDURLA MAĞDUR EDENİ AYNI OKUL ORTAMINDA KARŞILAŞMALARINA İZİN VERECEK BİÇİMDE BİR DÜZENLEME SÖZ KONUSU”

Kurul şunları söyledi:

"Antalya'daki lisede olay aslında tek bir olay değil. Birçok yerde ataerkil bir düzende yaşadığımız için toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri okullarımızda ve üniversitelerimizde yeterince anlatılmadığı için, kız çocukları ve kadınlar güçlendirilmediği için ve korunmadığı için birçok yerde olabilecek bir olayla karşı karşıyayız. Bu olayın özeline bir miktar değinmek gerekirse 10. sınıf öğrencisi bir kız çocuğu var. Kız çocuğu için öğretmenler, müdür, müdür yardımcıları ona destek olan, onu yetiştiren bireyler yetişkinler. Onlara yaklaşır, onlara sorular sorar, onlarla iletişim kurar. Fakat bu olayda kız çocuğu bir süre sonra müdür yardımcısının kendisiyle ilgili başka düşünceleri olduğunu hissetmeye başlar. İşte ist*smar ve ihmale ilişkin ilk farkındalık burada doğar. Bu çocuğun ne kadar süre bu ist*smar ya da ihmal karşısında ne hissettiğini ne kadar süre bu sorunla başa çıkmaya çalıştığını, yalnız kaldığını, bu konuyu kime anlatıp kime anlatmadığını bilmiyoruz. Fakat bir gün öyle bir noktaya geliyor ki öğretmenlerinden birine söz ediyor. Yani bir rehber öğretmenine bunu anlatıyor ve daha sonra da rehber öğretmeninin hazırladığı rapor üzerine okul yönetimi harekete geçiyor soruşturma başlatıyor. Anayasamız devlete şu yükümlülüğü veriyor; çocuklara yönelik ist*smar ve ihmal durumlarında çocuğu korumakla yükümlü kurumdur devlet. Devletin karşılığı nedir bu olayda? Okul yönetimidir. İlçe milli eğitim müdürüdür, il milli eğitim müdürüdür. Ancak mağdurla mağdur edeni aynı okul ortamında karşılaşmalarına izin verecek biçimde bir düzenleme söz konusu. Neden? Yine ataerkil bir yaklaşım yine toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini normalleştiren, örten, kapatan bir anlayışla karşı karşıyayız. 'Belki yanlış anlamışsındır' diyor okul müdürüne gittiğinde, 'Belki sen kötü niyetlisindir' diyor. Bakın ilk kim suçlanıyor? O kız çocuğu suçlanıyor. Okulda bir kadın öğretmen olsaydı, kadın öğretmene benzer bir eğilim içerisinde olacaktı muhtemelen. Dolayısıyla saklama, örtme ve konuşmama konusunda telkinler yapılabiliyor kız çocukları üzerine.

"DEVLET ŞİDDETE UĞRAYAN, İST*SMAR EDİLEN ÇOCUKLARI KESİNLİKLE HIZLI BİR BİÇİMDE KORUMAYA ALMALI”

Bu yüzden bizim en önemli şeyimiz anayasanın gereğini yerine getirmek. Devlet şiddete uğrayan ist*smar edilen çocukları kesinlikle hızlı bir biçimde korumaya almalı. Bu olayda korumaya almış değil.
Aynı zamanda çocukları cinsel ist*smar ve cinsel suistimallerden koruyan Avrupa Konseyi Sözleşmesi var. Bu sözleşmede çok hızlı biçimde müdahale edilmesi ve çocuğun korunması gerektiğini ortaya koyuyor.

"OKULDA ÖĞRETMENLERİMİZİ, YÖNETİCİLERİMİZİ AYNI ZAMANDA ÖĞRENCİLERİMİZİ TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ KONUSUNDA YETİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ"

Şimdi bütün bunlardan bir haber bir okul yöneticisi okul yöneticisinin liyakati burada sorgulanabilir kuşkusuz. Aynı zamanda o çocuğun okulun içindeki diğer bileşenlerden, aileden veya diğer insanlardan destek alamadığı sorusuna da bir yanıt vermek zorundayız kuşkusuz. O yüzden okulun içinde, okulda dinamik bir kesim olmak durumundaki eğitim emekçileri öğretmenlerimiz bunun için ideal iyi yetişmiş kişilerdir. O nedenle her bir olayın binlerce okulda olabileceğini az ya da çok çocukların birtakım ihmal, ist*smarlarla karşılaşmış olabileceğini düşünerek her olaydan yeni bir şey öğrenerek anayasayı bu gözle gözden geçirmeliyiz.

“OKULLARA MANEVİ DANIŞMAN ATAMAYA ÇALIŞANLAR KIZ ÇOCUKLARINI SUSTURANLARDIR”

1739 sayılı yasaya bu bağlamda bakmalıyız. Uluslararası sözleşmeler, Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne bu bağlamda bakmalıyız. Aynı zamanda Ceza Kanunu'na da bu bağlamda bakmalıyız. Biz Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak bu olayın takipçisi olacağız. Okullara manevi danışman atamaya çalışanlar kız çocuklarını susturanlardır. Yaşadığı olayları örtmeye onu ailenin gizliliği çocuğun korunması adına birtakım engeller koyarak soruşturmalar yürütmeme, cezasızlaştırma tedbirleri alanlardır. Okullarımızda ise rehber öğretmenler ya da psikolojik danışmanlar çocuğun kederli halini görüp bu konuda ilk müdahaleyi yapması gereken kişilerdir ve aynı zamanda öğretmenlerdir. O yüzden okulda öğretmenlerimizi, yöneticilerimizi aynı zamanda öğrencilerimizi toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yetiştirmek zorundayız. Çocuklarımıza bu olayları ve olguları anlatmalı, onları güçlendirmeliyiz.

"BİR AYA YAKIN BİR ZAMANDIR 10. SINIF ÖĞRENCİSİNİ BÖYLE BİR SÜREÇLE KARŞI KARŞIYA BIRAKMAK, BIRAKIN HUKUKA AYKIRILIĞI İNSANLIĞA AYKIRI BİR OLGUDUR. BİR AN EVVEL AÇIĞA ALINMASINI İSTİYORUZ BU MÜDÜR YARDIMCISININ"

İhmale uğramış bir kız çocuğu veya ihmale uğramış bir kadın açısından hatta ist*smara uğramış kişiler açısından kendisi mağdur konumundadır, kendisini mağdur eden kişiyle aynı mekanda aynı koridorlarda aynı okul bahçesinde karşılaşması o kişiyi ayrıca incitir, ayrıca değersizleştirir, ayrıca korkutur. Yani yaşadığı şeyin dışında bazı mekanizmalarla onun acı çekmesine yol açar. O yüzden bir aya yakın bir zamandır bir küçük 10. sınıf öğrencisini böyle bir süreçle karşı karşıya bırakmak bırakın hukuka aykırılık insanlığa aykırı bir olgudur. Bir an evvel açığa alınmasını istiyoruz bu müdür yardımcısının. Kaldı ki yetkili sendikanın üyesi olduğunu biliyoruz ayrıca bir koruma yapılıyor olabilir. Çocuğu korumalıyız biz. Çocuğun üstün yararıyla hareket etmeli, çocuğun yararını ön plana almak durumundayız. Bu yüzden de Milli Eğitim Bakanlığı’nı, il ilçe milli eğitim müdürlüklerini ve okul yönetimini böylesi bir yaklaşıma davet ediyoruz. Hukuki mücadelemiz de ayrıca sürecek."

ANKA

Editör: Ahmet Başkaya