Cumhuriyet, doğum günümüzdür. Türk milleti, 29 Ekim 1923’te doğmuştur. Bağımsızlığını kazanmış, emperyalizme karşı verilen büyük mücadele ile halkın kendi kendini yönettiği cumhuriyeti ilan etmiştir…

Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının Anadolu halkıyla verdiği mücadele Ortadoğu coğrafyasında bir aydınlanma mücadelesidir…

Ümmetten millete geçilmiş…

Demokrasinin temelleri olan adımlar hızla atılmıştır…

İfade, basın özgürlüğü getirilmiş…

Her alanda kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır…

Seçme-seçilme hakkı verilmiş kadın siyaset alanında yerini almıştır…

Din ile devlet işleri ayrılmıştır…

Laik, bilimsel, çağdaş eğitim sistemine geçilmiştir…

Tüm bunlar için Ulu Önderimiz ve mücadele arkadaşlarına minnet borçluyuz…

Ancak ne acıdır ki sahip olduğumuz tüm bu nimetlerin kıymetini bilmiyoruz…

Atamızın devrimleri geriye götürülmeye, manevi şahsiyetine saldırılmaya devam ediliyor…

İnsan hakları, demokrasinin büyük yara aldığı, milli iradeye saygının kalmadığı dönemlerden geçiyoruz…

Basın ve ifade özgürlüğünden bahsedemiyoruz bile…

Kadın-erkek eşitliği kağıt üzerinde kaldı…

Ve ne acıdır ki bize günün koşullarında modern, çağdaş bir devlet kurup, cumhuriyeti armağan eden Atamızın heykellerine saldırılıyor, adı kamusal alandan silinmeye çalışılıyor…

Anıtına çelenk sunma bile sınırlandı…

Hal böyleyken şimdi çok samimiyetsiz girişimler gerçekleşiyor…

Düne kadar milli bayramlarda meydanlarda göremediğimiz bakanları, vekilleri, belediye başkanlarını vs.  görmeye başladık…

Evet, birlik ve beraberlik istiyoruz ama içinde samimiyet olsun…

Yapmayın; Cumhuriyet çocukları, Atatürk çocuklarının aklıyla oynamayın…

 

Düne kadar meydan ve kutlama günü için kapışan iki belediye başkanını el ele görmek güzel ama arzumuz vali, milletvekili, belediye başkanları ve halkımızın birlikte samimiyetle kutlayacağı 29 Ekim’ler…

Evet, meydan da bayram da hepimizin…

Atatürk de cumhuriyet de bizim…

Ama samimiyetle kucaklamak kaydıyla…