Birinci Paylaşım Savaşı yılları, dünyanın altı üstüne geliyor, sınırlardan ülkeler işgal ediliyor, ülkeler parçalanıyor, açlık ve sefalet diz boyu. Ama olanlardan asker-sivil aydınlar, askere alınanlar ve işgal edilen topraklarda yaşayanlar dışında kimsenin haberi yok, olanların da günler, aylar aylar sonra haberi oluyor.

--Dünyanın her yerinde aydınların ülkelerine, insanlarına, doğaya, havadan suya kadar herkese ve her şeye borcu vardır da, ne yazık ki bunların hiçbirinin de çok özel durumlar dışında aydınlara ne yazık ki bir borcu yoktur. Olmamıştır, olmaz da.

--Ne enteresan değil mi? Finans Gündem dergisinin makalesinde:

--"Çanakkale savaşında, Galatasaray Lisesi 1912 yılında 60 öğrenci mezun ederken, 1915 yılında 18, 1916’da hiç mezun verememiş ve 1917’de 5 öğrencisini mezun edebilmiştir.

--Çanakkale'ye gönüllü olarak gitmek üzere başvuran İstanbul Lisesi öğrencileri, 13 Mayıs 1915'te Arıburnu’na sevk edilen ikinci tümene katıldılar. Lise öğrencilerinin kolunda sarı kurdele bağlıydı. 19 Mayıs Taarruzu’nda, “hedef olmamaları” için bu kurdeleleri çıkarmaları emredilmişti onlara. Ama sadece İstanbul Lisesi bu taarruzda, 50 öğrencisini kaybetmişti.

--Yine Balıkesir Lisesi de 1916-1917 öğretim yılında, Çanakkale'de 94 şehit vermişti. 17 yaşındaki öğrencilerini cepheye gönderen Sivas Lisesi’nde öğrenciler okuldan ayrılırken, hocalarına hitaben tahtalara; “Hocam biz Çanakkale'ye gidiyoruz. Hakkınızı helal edin.” diye yazdılar. Savaşa giden öğrencilerin geri dönmemesi nedeniyle 1915’te Sivas Lisesi’nde hiç mezun verilmedi. Edirne Lisesi’nin öğretmen ve öğrencileri de harbe katılmıştı, onlar da geri dönemedi.

--İşgal Devletleri İngiltere, Almanya arasındaki çekişmesinden dolayı, sürece kızgın İtalyanlarca işgale uğrayan Antalya ve civarında ise, Kurtuluş Savaşı geri cephesinde, cephelere mali, askeri, gıda ve sağlık alanlarında yardım sağlayıcı güçlü cemiyetler kurulmuşlar, bölgeleri işgal edilmişse bölgelerini işgalden kurtarmak, bölgeleri işgal edilmemişse de bölgelerinin işgale uğramasını önlemek ve işgal altındaki diğer bölgelere yardım etmek amacıyla Ulusal Kurtuluş Savaşı ve cephelerine destek sağlamışlardır.

--Bu cemiyetlerden birisi olan, Antalya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti(AMHC), Antalya ve çevresinde kurulup ve kurtuluş savaşı boyunca, istihbari, limandan silah, yiyecek ve giyecek önemli ve zorunlu ihtiyaçların karşılanmasını sağlamışlardır.

--Çanakkale’de eğitimli nesil kaybedildiği için savaştan sonra ilkokul mezunlarının öğretmen yapıldığı konusunda bir röportajında, İngiliz General Aspinall Oglander şöyle der:

--"Çekildik... Çanakkale’yi geçemedik ama Türk milletinin genç neslini, eğitimli neslini, çiçeğini yok ettik. Dolayısıyla geleceğini yok ettik. Bellerini zor doğrultular"

--Evet Ülkeler, zor aydın yetiştirir. Bizim gibi ülkelerde aydın yetiştirilmesi de zordur, aydın olmak da.

--Yurdun düşmana karşı savunulması gerekir, ilk sırada onlar, ülke kalkınması için seferberlik olur yine ilk sırada onlardır. Yönetimlerin gazabına ilk sırada uğrayanlar da yine de onlardır. Ama iyi ve güzel günlerde, arlı arlı, uslu uslu oturup ülke yanlar ile yönetilirken, talan edilirken ses çıkaran yine onlardır ama, güzel günlerde de görmezlikten gelinen yine onlardır.

 

Alman ilahiyatçı, Alman Protestan Kilisesi'nin Nazilerle işbirliği yapmasına muhalefet eden kilisenin (Bekennende Kirche) yöneticisi ve Dünya Kiliseler Konseyi (bugünkü Dünya Ekümenik Kiliseler Konseyi) başkanı. Önceleri inanmış bir Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi seçmeni olan Martin Niemöller, daha sonra kiliseler arası kavgalarda kendisini geliştirerek nasyonal sosyalizm karşıtı direnişçi olmuştur.

--1938-1945 yılları arası tutuklanarak Sachsenhausen ve Dachau toplama kamplarına gönderilir. 1945 yılının Nisan ayı sonunda Niemöller yaklaşık 140 diğer önemli mahkûm ile birlikte Tirol'e transfer olur. 5 Mayıs 1945 tarihinde Beşinci ABD Ordusu tarafından serbest bırakılır.

--Nazi Kampından çıktıktan sonra bir söyleşide Martin Niemöller:

"--Naziler, komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.

--Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.

--Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.

--Sonra Yahudiler için geldiler, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim.

--Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı." der.

--Gün geçtikçe, aydınlar toplumsal kesimlerden umdunu kesmeye başladılar, toplum kesimleri ise kısa vadeli çıkarları için, kendi geleceklerini siyasete ve siyasi ihtiraslara kurban ettiler.

--Çok yazık