Yarım asırı deviren Antalya Altın Portakal Film Festivali başladı. Yıllar içinde özünden koparılan ve uluslararasına açmak adıyla Antalya’ya kapatılan festival, geçen yıl özüne tekrar dönüp Antalya ile kucaklaşırken, kim bilebilirdi ki bu kez pandemiye kurban olacağını…

 

Evet, 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali, ilk kez pandemi gölgesinde halksız, seyircisiz ve korona tedavisi nedeniyle de Başkansız yapıldı…

 

Bugün hastanede 50. Günü olan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e ‘Acil şifalar’ diliyor, biran önce Antalyalıların özlediği Böcek’in evine, sonra da görevine dönmesini bekliyoruz…

 

Gelelim festivale. Kim hayal edebilirdi ki pandemi olacak, Başkan hastalanacak. Ama oldu. Ve Başkan da hastalandı. Aylardır yapılan uğraş ve emek elbette boşa gitmemeliydi. Ancak seyirci olmadıktan, kortej olmadıktan, halk sanatla, sanatçıyla buluşamadıktan sonra ileri bir tarihe atılamaz mıydı!

 

Bilemedim...

 

Benim içime sinemedi ve gidemedim açılışa…

 

Ama Başkanımız Böcek, hastalığı döneminde bazı belediye meclis üyelerinin söylediğine göre ‘Yapılsın’ talimatı vermiş…

 

Ve başladı, festival…

 

Açılış Başkan olmayınca Genel Sekreter Cansel Tuncer tarafından yapılmış. Tabii zor sürecin, zor görevini yaparken Tuncer de açıklamalarda bulunmuş. Neden yapıldığını açıklamış…

 

Sanatın ışığının sönmemesini dilemiş…

 

Sözlerini Başkan’ın ‘Atatürk’le kalın, Cumhuriyet’le kalın’ cümlesiyle bitirmiş…

 

O zaman biz de Başkan’ın geçen yıl ki konuşmasını hatırlatalım…

 

Hani ilk kez 10 bin kişilik seyirciyle gerçekleştirilen açılıştaki konuşmasını…

 

“Benim için bu üç kelime değerdir, umuttur, hayal etmektir, inanmaktır, emektir, çocukluğumdur, gençliğimdir, anılarımdır. 70’li Yıllarda at arabasıyla gelip kortej izlemektir. Hayatının başında genç bir insanken alınan sinema makinasıyla hayalini gerçeğe dönüştürmektir. Evet, sinema benim hayalimdi. 15 Yaşımda kazandığım ikramiyeyle bir sinema makinası aldım. Ve okul yıllarımda Antalyamızın farklı yerlerinde film oynattım. Okuldan dönerken yaptığım anonslarla sinemaseverlere hizmet eder, akşam da film gösterimi yapardım. Seyyar bir açıkhava sineması yapmamı sağlayan o makinanın yansıttığı ışık, o yıllarda benim hayatımı aydınlattı. Hala da aydınlatmaya devam ediyor.”

 

Dileğimiz o aydınlık hiç bitmesin…

 

Işığı sönmesin ne sinemanın ne Başkan’ın…