Gündem yerel seçim, dikkatler Türkiye’nin ve siyasetin başkenti Ankara’ya çevrilmiş durumda..

Antalyalılar şu soruya yanıt arıyor :

31 Mart 2019 seçimlerinde Antalya’yı yönetmeye kimler talip olacak..

Siyasi partiler yerel seçimlerde kimleri belediye başkan adayı olarak gösterecek..

Bu satırları yazarken, başkent Ankara’dan henüz bir bilgi ulaşmamıştı..

Özellikle CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı konusu netleşmemişti..

Biraz gündemin, siyasetin dışına çıkalım istedim bugün..

Bunun için de yazının başlığını ‘Antalya’nın halleri’ olarak seçtim..

Çünkü Antalya sadece Türkiye de değil, Türkiye’nin sınırlarının ötesinde de bilinen, yakından izlenen bir kent..

Pek çok unvanı var Antalya’nın..

Turizmin başkenti olduğu gibi, emekli dostu bir kent olarak biliniyor..

Antalya’nın yayalara öncelik sağlayan, yaya dostu bir kent olduğu da söylendi, yazıldı, yürüyüşler yapıldı, hatta Konyaaltı Caddesi, ‘Yaya Öncelikli Cadde’ olarak seçildi, törenle tabelası da asıldı..

Antalya,yurt içinde ve dışında bir tatil yöresi olarak biliniyor..

Yani insanlar tatil yapmak, kafa dinlemek, yoğun iş temposundan, yaşadıkları şehirlerin gürültüsü ve sıkıcı havasından kurtulmak amacıyla Antalya’ya geliyorlar..

Geliyorlar da bir gelen, bir de gelmeyen pişman..

Antalya, ‘Turizmin Başkenti’ gibi bir fiyakalı unvana sahip olmasına rağmen, turizme bir türlü adapte olamayan, tatilciye beklediği olanakları sağlamayan, ya da sağlayamayan bir kent..

Yaşadığım Konyaaltı’ndan örnek vermek istiyorum..

Otellerin,pansiyonların ve yıla birkaç ay Antalya’ya kaçanların evlerinin, apartların yoğun olduğu bir bölgede oturuyorum..

Bu durumda ne beklersiniz ?

Sessizlik, sakinlik, dinginlik, temizlik, düzen..

Mümkün mü ?

Sabahın köründe ‘eskiciiii’ diyen adeta böğüren bir sesle uyanıyoruz hemen her sabah..

Adam, işi öylesine ileriye götürmüş ki bırakın aracının üzerine yerleştirdiği bir hoparlörle ciyak ciyak bağırıyor..

Eskici gidiyor, bu kez, bozuk mu bozuk bir Türkçe ile bir kadın feryat edercesine, “overlokçu ayağınıza kadar geldi” diye ardı arkasına çığırıyor..

Overlokçu gidiyor, devreye kapuzcu, kavuncu giriyor ki bir felaket..

Adamlar sanki gürültü makinesi, aynı anda üçü dördü birden ‘karpuzzzz, kavunnn’ diye yırtıyor ortalığı..

Sonra kağıt toplayıcılar geliyor, konteylerin başına kulakları sağır eden bir Müslüm Baba, İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur şarkısı ise sizi uyandırıyor, bununla da yetinmiyorlar, bir de bölge kavgası ediyorlar ki dayanmak olanaksız..

Bitmedi, gecenin ilerleyen saatlerinden sabahın beşine kadar baba parası ile caka satan gençlerin otomobil yarışı var ki ister istemez tüm iyi dileklerinizi(!) aktırıyorsunuz..

Sadece Konyaaltı’na has değil elbette bu durum..

Antalya’nım hemen her bölgesinde gürültü ve görüntü kirliliği günlük hayatının neredeyse vazgeçilmez parçası haline geldi..

Şimdi diyecekiniz ki ‘ Belediyeye, kolluk güçlerinden durumu iletmediniz mi ?’

Pek çok kere ilettik, zabıta geliyor, gürültü makineleri birden yok oluyor, zabıta köşeyi dönüyor, onlar yine böğürmeye devam ediyorlar..

Pekala ne yapmak lazım ?

Benim önerim dünyaca ünlü sahile sahip Konyaaltı’nın ‘sakin şehir’ olması..

Sakin şehir olmanın kriterleri var.

Türkiye’de kriterleri yerine getiren sakin şehirler var elbette..

Muğla'nın Ula ilçesine bağlı bir mahalle olan Akyaka, Isparta'da Eğirdir ve Yalvaç, Sinop'un Gerze, Çanakkale'nin Gökçeada, Şanlıurfa'nın Halfeti, Ordu'nun Perşembe, Artvin'in Şavşat, İzmir'in Seferihisar, Sakarya'nın Taraklı, Erzurum'un Uzundere, Kırklareli'nin Vize, Aydın'ın Yenipazar ve Bolu'nun Göynük ilçeleri Türkiye'nin en sakin şehirleri unvanına sahipler.

Antalya’nın bu listede bulunmayışı üzücü..

‘Sakin Şehir’ olmak için üretimden tüketime, çevreden, mimariye, kültürden eğitime kadar 60’dan fazla kriter var, bu kriterlerin en az yüzde 50’sini yerine getirmek gerekiyor..

Mevcut koşullarda Konyaaltı ve Antalya’nın kriterlere uyması, sakin şehir olması olanaksız gibi..