Türkiye Su Kriziyle Karşı Karşıya! Mütercimler Antalya’dan Uyardı

Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) tarafından düzenlenen 10. Olağan Toplantı, uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Erol Mütercimler’i ağırladı. “21. Yüzyılda Değişen Parametreler, Ortadoğu ve Türkiye’nin Jeopolitik Stratejileri” başlıklı konuşmasında Mütercimler, Türkiye’nin değişen küresel güç dengeleri içindeki konumunu detaylı şekilde değerlendirdi.
“Ortadoğu’nun Verimliliği Düşecek”
Mütercimler, Ortadoğu’daki petrol rezervlerinin önümüzdeki 40-75 yıl içinde verimliliğini kaybedeceğini ve büyük güçlerin bölgeden çekileceğini belirterek, “Burada kalacak olan Türkiye’dir. Bu bölgenin üç büyük gücü Türkiye, İsrail ve İran olacaktır. Türkiye’nin jeopolitik önemi artarak devam edecektir” ifadelerini kullandı.
Erol Mütercimler Antalya’ya Geliyor!
“Türkiye’nin Konumu Kritik”
Mütercimler, Türkiye’nin boğazlar üzerindeki stratejik konumunun hem fırsat hem risk taşıdığını hatırlatarak, “Osmanlı’dan beri bu konum uluslararası dengelerde belirleyici oldu. Asya-Pasifik yüzyılına girerken Türkiye’nin jeopolitiği kritik bir unsur olarak öne çıkıyor.” dedi.
Su ve Tarım Stratejik Öncelik Olmalı
Toplantının en dikkat çekici bölümlerinden biri, Mütercimler’in hidropolitik ve tarım konularına yaptığı vurgu oldu. Türkiye’nin su fakiri bir ülke olduğunu ifade eden Mütercimler, “Bugün artık hidropolitik, yani su politikaları gündemin en üst sırasına yükseldi. Türkiye’de Konya Ovası’nda yaşanan obruklar bunun somut göstergesidir. Üstelik mikro teknoloji ve yapay zekâ gibi yeni üretim alanları tonlarca su tüketiyor. Türkiye su fakiri bir ülke. Dünya tarım ve gıda krizine doğru giderken Türkiye mutlaka tarımına dönmek zorunda. Ben buna gıda milliyetçiliği diyorum” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin Kayıkçı Kavgasına Son Vermesi Gerekiyor”
Mütercimler, su ve tarım politikalarının önemine dair şu değerlendirmeyi yaptı: “Eğer su ve tarım politikalarında ciddi stratejiler geliştirmezsek, sadece gıda güvenliğimiz değil, ekonomik ve jeopolitik gücümüz de zayıflayacaktır. Türkiye’nin içerideki kayıkçı kavgasına son vermesi gerekiyor. Eğitim, teknoloji ve üretim kapasitesi güçlenmediği sürece, uluslararası stratejilerin yeni evresinde Türkiye’nin şansı olumsuzdur. 21. yüzyılı doğru okuyamazsak, 22. yüzyılın aktörleri arasında yer alamayız.”
Yapay Zeka
Mütercimler, Türkiye’nin eğitim ve teknoloji alanında atacağı adımların hem ekonomik hem de uluslararası stratejik konumunu güçlendireceğini ifade etti. Eğitimin kalitesinin doğrudan üretim kapasitesi ve ulusal rekabet gücü ile bağlantılı olduğunu vurgulayan Mütercimler, “Doğru yönetilirse, yapay zekâ her öğrencinin öğrenme yolculuğunu kişiselleştirebilir, öğretmenlere güçlü bir asistan sağlayabilir ve ezbere dayalı sınavları tarihe gömebilir. Ama göz ardı edilirse eşitsizlikleri derinleştirir ve veri mahremiyetini zedeler.” dedi.
“21. Yüzyıl Teknoloji Çağıdır”
Mütercimler, teknolojiye yatırım yapmayan ülkelerin uluslararası arenada geri kalacağını belirterek, “21. yüzyıl teknoloji çağıdır. Mikro teknoloji, yapay zekâ, robotik sistemler sadece ekonomiyi değil, eğitimden güvenliğe, savaş teknolojilerinden uluslararası ticarete kadar her alanı dönüştürüyor.” şeklinde konuştu.
Küreselleşme ve Modern Savaş Teknolojileri
Mütercimler, küreselleşmenin siyasi değil ekonomik bir süreç olduğuna dikkat çekerek, “Çin, nadir elementlerin büyük kısmına sahip. Petrolü olmasa da teknoloji çağının stratejik üstünlüğünü elinde tutuyor. Uluslararası rekabette Türkiye’nin bu dönüşümleri doğru okuması şarttır.” dedi.
Ukrayna Savaşı Yeni Teknolojilerin Denendiği Laboratuvardır
21. yüzyılda savaşların da teknolojik laboratuvar haline geldiğini vurgulayan Mütercimler, “İHA’lar, SİHA’lar, robotik sistemler artık savaş teknolojisinin merkezinde. Ukrayna savaşı yeni teknolojilerin denendiği bir laboratuvardır. Burada savaşan Ukrayna ile Rusya değil, ABD ile Rusya’dır. Uluslararası ilişkilerde kuklaların ömrü, kuklacının ona biçtiği ömür kadardır” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Stratejik Fırsatları
Mütercimler, Türkiye’nin su, tarım, teknoloji ve eğitim alanlarında atacağı adımların ulusal ve bölgesel gücünü pekiştireceğini belirterek, “Dünya tarım ve gıda krizine doğru giderken Türkiye mutlaka tarımına dönmek zorunda. Aynı zamanda eğitim ve üretim kapasitesini güçlendirmeden, uluslararası stratejilerde Türkiye’nin şansı sınırlı kalır. 21. yüzyılı doğru okuyamazsak, 22. yüzyılın aktörleri arasında yer alamayız.” dedi.
Kaynak:Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.