Sağ Dikey Reklam Alanı Genişlik: 160px Yükseklik: 600px
Antalya Haberleri
Akdeniz Gerçek Gazetesi Antalya Selahattin Tonguç'tan Sert Tepki: "Yalıyarlarımıza Sahip Çıkıyoruz!"

Selahattin Tonguç'tan Sert Tepki: "Yalıyarlarımıza Sahip Çıkıyoruz!"

Antalya'nın Konyaaltı Falezleri'nde yapılan "Kesin Korunacak Hassas Alan" değişikliğine eski Belediye Başkanı Selahattin Tonguç sert tepki gösterdi.

7 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Selahattin Tonguç'tan Sert Tepki: "Yalıyarlarımıza Sahip Çıkıyoruz!"
KAYNAK: Haber Merkezi

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Antalya'nın Muratpaşa ilçesindeki Konyaaltı Falezleri’nin "Kesin Korunacak Hassas Alan" statüsünde değişiklik yapılmıştı. Kararın ardından Eski Antalya Belediye Başkanı Selahattin Tonguç, bu değişikliğe sert tepki gösterdi. Tonguç, yaptığı açıklamada doğal alanların korunması gerektiğini vurgulayarak, kararın halka ve çevreye zarar verebileceğini belirtti.

Selahattin Tonguç'tan Sert Tepki: "Yalıyarlarımıza Sahip Çıkıyoruz!"

“Yalıyarlarımıza Sahip Çıkıyoruz”

Selahattin Tonguç, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Antalya’nın doğal mirası olan falezlerin ranta teslim edilmesine karşı olduğunu ifade etti. "Antalya yalıyarlarına sahip çıkıyor!" başlığıyla başlattığı açıklamasında Tonguç, ‘’Antalya insandan alacaklı, fakat insana tek bir borcu olmayan bu eşsiz coğrafya. Her nedense bu topraklar için öğünmüyor ve çalışmıyoruz. Fakat yaratmaya muktedir olamayacağımız şeyler için övünmek bizlere düşüyor. Hata yapmak insana özgü. Affetmekse büyük erdem. Fakat bunlar da hukukun konuştuğu yerlerin ve hukuku konuşan dillerin kavramları. Ülkem pek bir dilsiz son yıllarda.

Türkiye’de Doğal Sit Alanları, teker teker, pek yeni icat edilen bir tanım olan “Kesin Korunacak Hassas Alan” kapsamına döndürülmeye daha doğrusu “düşürülmeye” çalışılıyor. Bu “Kesin Korunacak Hassas Alan” her ne demek ise ve bunu hangi uzmanlar ortaya koyduysa, küçük bir araştırmayla bu tabirin içeriğinin esasında “Kesinlikle Korunmayacak Hassas Alan” olduğu ortaya çıkar.

6 Eylül 2024’te imzalanıp, 7 Eylül 2024’te 32655 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren, “Antalya İli, Muratpaşa İlçesi sınırlan içerisinde ilan edilen Muratpaşa Konyaaltı Falezleri Kesin Korunacak Hassas Alanının sınırlarının ekli kroki ile koordinat listesinde gösterildiği şekilde değiştirilmesine, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 109 uncu maddesi gereğince karar verilmiştir.” içerikli, 8949 karar sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’na kesin kez itirazımız var.

Çünkü; Kamu kurumlarının tek görevi halka hizmettir. 1974’te Konyaaltı Caddesi’yle deniz arasında kalan ve Varyant’a kadar uzanan bu eşsiz kıyı şeridinin kamulaştırılarak, çok yönlü bir park olması kararlaştırılmıştır. Eşsiz güzellikteki parklarıyla bu kent, üzerinde yaşayan canlılara, halka, doğanın ve insan elinin bir armağandır. Belediyelerin asli görevlerinden biri de halka soluk alacak, bir araya gelerek toplumsallaşacak, eğlenecek ve huzur bulacak, barış içinde yaşayacak alanlar oluşturmaktır! Bunları dağıtmak ya da yok olurken sessiz kalmak değil.

Çünkü 1980 Antalya Kenti İmar Planı’nda, Sarısu Çayı’ndan, Kundu çayına kadar olan alan yani Antalya kentinin kıyı bandı doğal koruma alanı ilan edilmiştir. 1980 Antalya Kenti İmar Planı’na “Kıyılara, sulak alanlara 100-500m yakınına imar yapılamaz.” maddesi eklenmiştir.

Çünkü çoğrafya’ya her zaman borçluyuz. Coğrafya sadece iklim, demografi ve iktisat üretmez. Coğrafya insan ve kültür üretir. Antalya ve yakın yöresinin en önemli formasyonu ise travertenlerdir. Travertenler, kimyasal ve fiziksel özellikleri bakımından eşsizdir. Jeoloji literatüründe önemli bir yer tutan Antalya travertenleri, sadece kıyıda gibi görünse de 630 km’lik bir alanı kaplar. Doğuda Aksu vadisi, kuzeyde Kırkgöz kaynakları ve Toros dağlarının etekleri, batıda Boğaçayı. Bu travertenlerin ortalama kalınlığı 250m.’dir. Karada 2 platform halinde kendini gösterir. Birinci platform sahilden 40m.lik bir yardan başlayıp 9 Km. kuzeye doğru uzanan ve tatlı bir meyille artarak 100m.’ye kadar devam eder. İkinci platform Kepezüstü denen mevkide, 200-300m.’ye ulaşarak kuzeye doğru 21km.lik bir sahayı işgal eder. Üçüncü platform da deniz içinde güneye doğru devam etmektedir. Sahilden 2,5 Km. güneyde sona eren platform 50 m.lik bir fayla veya falezle derine dalar. 

Çünkü Bunun bir parçasına zarar gelmesi, tüm kıyı işgallerinde olduğu üzere, bütününe zarar gelmesi anlamına gelir. Ülkeyi yönetenler, konuyla ilgili kent ve ilçe belediyeleri, Muratpaşa Belediyesi, Konyaaltı Belediyesi, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı görevlileri, doğayı, toplumu ve kültürü kendine iş edinen kurumlar; görevinizi aksatmayın! Sn. Cumhurbaşkanı’nı aydınlatın! Buna ihtiyacı var.

Çünkü Antalya, kireçtaşı tabaklarından oluşan Antalya traverten platosu üzerinde kurulmuştur. Antalya ve civar köyler halkı, kısa bir süredir yani on binlerce yıldır; yaşamını bu travertenler, terra rosa toprak, su arıkları, çaylar, tarımsal alanlar ve yalıyarlar üzerine inşa eder. Tüm umudunu endişesini ona bağlar. Gelecek tahayyülünü onun üzerine kurar.

Bu “yalıyarlar (falezler)” coğrafya üzerinde olduğu kadar iklim ve insan iklimi üzerinde de etkilidir. Yalıyarlar karşılar denizden geleni; kırk gün kırk gece yağan Kadıkaçıran yağmurları vardır Antalya’nın. Bu uçurumlardan izleriz Taurus’ları; Beydağları’nı ve uçsuz bucaksız Akdeniz’i.'' dedi

Sessiz kalmıyoruz

Tonguç ‘’Türkiye’de hangi kentte böyle bir oluşum var? Antalya’da da plansız kentleşmeyle birlikte kentte son 50 yılda 20 kusur şelaleden yalnızca birkaç tanesi kaldı. Bizlere, burada yaşayan tüm canlılara, reva görülen yaşam alanlarından hangi kentin merkezinde bugün su arıkları ve küçük şelaleler var? Bu kentliler kentin tüm doğal ve canlı yaşamıyla birlikte, diğer canlılarla birlikte, kışın yoğun fırtınalarında ve sadece belli günleri çıkan lodosta, yazın bunaltıcı sıcağı ve nemine eşlik eden meltem rüzgârlarında buradadır. Buralarda soluk alıp vermeyi, buralarda yürüyüş yapmayı, buralardan denize girmeyi ve huzur bulmayı sürdürmektedir. Biz, Antalya traverten platosunun üzerindeyiz!

Sn. Cumhurbaşkanı, sen de kitabını, meyveni, suyunu sırt çantana koy gel. Burada bir yürüyüşe çık. Yetmiş milletten insanla tanış. Tanış bizlerle. Gece dolunay ışığında yakamozu seyret. Akdeniz’in üzerinde aynı anda beş büyük yolcu uçağının ışıklarını gör, Antalya havalimanına inmeye çalışan. Gündüz turkuaz renk denizimizi gör. Kent merkezindeki oyuklara, kara ve deniz mağaralarına dal. Kayaklıklardaki bir patikadan dikkatlice aşağı in ve gir denize. Deniz suyundaki mineraller insanın kaygısını azaltır. Sağaltır hasta olanı; iyileştirir.

Çünkü burada yaşayan halk; Strabon, DaVinci, de Bruijn, Evliya Çelebi, Krickl ve Kaptan Cousteau’ya kadar buradan geçmiş olan seyyahlar, resimlerde kartpostallarda filmlerde yalıyarları görmüş olanlar mümkün değildir ki, bu güzellik karşısında hayretler içinde kalmış olmasın.

Çünkü bu coğrafya Ahmet Hamdi Tanpınar, Hamit Macit Selekler, Baki Süha Ediboğlu, Esat Sabri Siyavuşgil, Cahit Külebi, Aziz Nesin, Erdal Öz, Kutlu Adalı, Zeynep Oral, Cengiz Bektaş, Fikret Otyam, Hüseyin Cahit Kerse ve Buket Uzuner gibi sayısız yazara ilham verdi.

Çünkü bugüne dek bu coğrafyayı Hüseyin Saraçoğlu, Abdülkadir Yücel, Nihat Coşkun, Tokan Engin, Galip

Büyükyıldırım, Jacques Cousteau, Temuçin Aygen gibi sayısız coğrafyacı, jeolog, bakteriyolog, araştırmacı inceledi.

Çünkü “bütün bu dik kıyı, eskilerin Cataractes yani şelaleler memleketi dedikleri pek güzel ve ancak buraya özgü şelalelerle süslenmiştir.” Bu coğrafya incelenmeye değer bilgiler üretmeyi; aşkın ilham vermeyi sürdürüyor. Bırakın yalıyarlara zarar vermeyi aklımızdan geçirmeyi; bu jeolojik yapıyı araştırmak, etüt etmek ve korumaya çalışmak da bu coğrafyaya borcumuzu ödemeye yetmez. Coğrafyaya her zaman borçluyuz.

Çünkü Antalya’nın yalıyarları da içinde olmak üzere, üzerinde bulunduğumuz topraklar; Yeryüzü, bize her şeyi veren yurdumuzdur. Bizlerden önce var olan ve bizlerden sonra da var olacak olan bu düzen, sadece insana ait değildir. Bir çoklarımızdan ödenemeyecek denli alacaklı olsa dahi, yeryüzünün ve onun üzerindeki yaşamın hiç kimseye bir borcu yoktur. Yeryüzü sadece insanın değildir. Bu dehşetli güzellik ve süregiden hengâmede bizler küçücük varlıklarız. Yeryüzü, o kendisi dahi, tarifli tarifsiz sonsuz bir yaşamın olsa olsa küçük bir tecellisidir.

Çünkü sadece belli bir niyet ve amaca yönelik, ölçülüp biçilmiş, belli hesaplar ortaya koymuş bir karar yazısı, üzerinde canlı cansız yaşamın yer aldığı bir toprağa gelecek tayin edemez. Aklın ve bilimin ışığı bizi aydınlatmayı sürdürecek. Başka yol, başka yordam yok. Yalıyarlar, Antalya’nın göz bebeğidir.

Sessiz kalmıyoruz.

Yalıyarlarımızı ranta teslim etmiyoruz!

Antalya, yalıyarlarına sahip çıkıyor!'' diye ifade etti.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Lübnan'da Cenaze Töreninde Patlama: 9 Öl* 300 Yaralı

Lübnan'da Cenaze Töreninde Patlama: 9 Öl* 300 Yaralı