“Bekledim, sen yazmayınca ben yazdım” dedi ofisindeki odanın kapısında karşılarken. Her zamanki gibi zarifti. Sosyal medya üzerinden kitabı ile ilgili yaptığı ilk paylaşımda en az kendisi kadar ben de heyecanlandım. Yaklaşık iki yıldır gözlerimdeki bozulma nedeniyle kitap okuyamıyorum. Ama bu kitabı okumalıyım. O geceyle ilgili bilmediğim hiçbir sorunun cevabını istediğim kıvamda alamayacağımı bilsem de.

Örneğin İHA’nın haberinde şu cümleleri okumuştuk: “O gecenin bir bölümünü vali konağında geçirdikten sonra, gün ışırken Cumhurbaşkanımızın yanına intikal etmek için yolculuğa çıktım. Zor bir yolculuktu. İstanbul’a vardık. İstanbul Yeşilköy Havalimanı’nda Cumhurbaşkanımız…..”

“Yeşilköy?”

Bu açıklama yayınlandığında o şartlarda İstanbul’a bu kadar kısa sürede nasıl ulaştığı sorgulanmıştı. Türel de rahatsız olmuş ki, bu kitapta detaylı anlatım mevcut. Yok ya, yazayım he mi? Bi zahmet kitabı al oku.

Amacım ülkeme, Türkiye Cumhuriyeti sistemine karşı yapılan hainliğe prim vermek değil, işin siyasi yanında değilim. “Keşke” demeyi sevmem ben. Ama birileri çıkıp ikinci 24 saatte dağılan yuvaları, anne babaların ne uğruna bilmediğimiz şekilde suça ortak olmasının bedelini ödeyen çocukların öykünü yazabilseydik.

“Fetöcüler’in derdine derman olmaktan suçlu sayılır mıydık sahi?

Babasını demir parmaklık ardında tanıyan bir çocuk olarak kaldı bir yanım. Türel, Karaloğlu, Enç, Çetin, Uçar, hiç fark etmiyor hepsinin çocukları üzerinde açılan yaralar bende kanadı kitabın sayfalarına damladı gözlerimden.

Herkesin bir derdi vardı o gece. Bunca yıllık gazeteci, emekli de olsa, bir gazetede çalışmasa da ne yaptı o kalkışma gecesinde?

Yenigün Mahallesi’nde ikamet ettiğimiz ev 10. Katta. Sosyal medyada Zerrin Ekebil ablamız Boğaz Köprüsü’ndeki hareketliliği yazıp, “bu saatte darbe mi yoksa?” diye not düşünce açtım televizyonu.

Tam o arada Özüm aradı. Gazi Üniversitesi Ankoro ekibi ile Korolar Şenliği için Kıbrıs’a gitmişlerdi. Tam da dönüş için Ercan Hava Limanı’na geldiklerinde olay patlamıştı.

“baba n’oluyor. Gerçi televizyon açık ama senden daha fazlasını alabilirim diye aradım.”

“Komedi babuş. Birileri ihtilalcilik oynuyor” dedim. Çünkü o anda ekrana yansıyan da, sokakta görünen de oydu.

Aramızdaki telefon trafiği gece boyu nasıl seyretti anımsamıyorum. Artık olumsuzları biriktirmiyorum çünkü. Bu arada bi keresinde Özüm’e özgü bir cümle geldi. “Baba yanımda arkadaşım var. Kadın hamile. Kaygılanıyoruz. Senden duyduklarımı ona anlatarak rahatlatıyorum.”

Dedim ya, “keşke” yok. Düşünce güzel, çalışma güzel, arkadaşımın adına yakışmış. Kitapta verilmeyen bir çok bilgi olduğu satır aralarında gizli. Bu kitap bizim kuşaktan öte, gelecek kuşaklar için önemli. Salak gibi birilerinin emriyle tankın önüne yatılmamalı, ama o tankın üstüne çıkılmalı.

Kalemine sağlık kardeşim.