Laik Türkiye
Cumhuriyeti’nin Diyanet İşleri Başkanlığı birkaç gün önce bir fetva
yayınlayarak üç kez “boş ol” diyerek cep telefonu iletisiyle veya mektupla da
boşanmanın olanaklı olduğunu açıkladı.(*)
“Diyanet İşleri
Başkanlığı, o günün gereksinimlerine göre, demokratik laik cumhuriyeti korumak
ve devrimi içine sindiremeyen siyaset ve tarikat bezirgânlarından, çıkar
gruplarından, çağdışı anlayış ve akımlardan korumak, bir bakıma devlet ve din
ilişkisinin sınırlarını netleştirmek ve yalnızca din hizmeti sunmak amacıyla
kurulmuştur. Yoksa Cumhuriyetin temel özelliğini oluşturan, laikliği
aşındırmak, onun içeriğine ters düşen bir işlem ve uygulama yapmak için değil.
Aksi ne denli ileri
sürülürse sürülsün, Diyanet İşleri Başkanlığı şu andaki yapısı ve işleyişi
itibariyle kendisine yüklenen misyonun dışına düşmüştür.
Bakınız 1965 yılında
yürürlüğe konulan Diyanet İşleri Başkanlığı Yasasının 12. Maddesinde; “İslam
dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din
konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere Başbakanlığa
bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur;” denmektedir.
Laik sistemde devlet
yalnızca bir din, hatta yalnızca bir mezhebe mi hizmet sunar ! Devlete düşen
aydınlatma görevi değil, her inancın saliklerine, taraftarlarına dilediğinde
inancı ile ilgili bilgi edinme, öğrenme ihtiyacının karşılanmasını sağlayacak
imkânların önünü açmaktır.
1982 Anayasası,
Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili olarak tamamen yeni bir hüküm getirmiştir.
Bu Anayasanın 136. Maddesi şöyle demektedir: “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün
siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve
bütünleşmeyi amaç edinerek özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir”.(**)
1965 yılında çıkarılan yasadan sonra
01.07.2010 tarihli ve 6002 sayılı Kanun kabul edilmiş ise de bu yasanın “Görev”
başlıklı 1. Maddesiyle önceki yasa hükmü aynen korunmuştur..
Anayasada ve
Kanununda, Diyanet İşleri Başkanlığının; “FETVA VERMEK” gibi bir görevi
bulunmamaktadır.
Diyanet İşleri
Başkanlığı bu anayasa dışı konumuyla Türk Medeni Kanununun kadınlara sağladığı
hakların yerine, kadını; erkeğin tek yanlı iradesine terk eden, dinsel
kuralların uygulanmasına kapı açmaktadır.
Diğer yandan;
“Diyanet İşleri Başkanlığı adeta bir eğitim bakanlığı gibi çalışmaktadır. Yaz
kursları da dikkate alındığında her yıl 2,5 milyon çocuğu Kuran kurslarında bir
mezhebin içtihatları doğrultusunda eğitmektedir.
Başkanlık 5 büyük
dev şirkete sahip olan Diyanet Vakfı vasıtasıyla yasal sınırlar dışına taşarak
çok geniş bir alanda çalışmalarını sürdürmektedir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı birçok bakanlığın bütçesinden çok daha büyük bütçeye sahiptir. Bu
bütçede Sünni olmayan vatandaşların vergileri de bulunmaktadır.
Türkiye’de Alevi
inançlı 25-30 milyon civarında insan vardır. Bu büyük kitle Müslümanlığı çok
farklı bir yorumla yaşamaktadır. Alevilik Arap kültür ve geleneklerinden
etkilenmemiş olan Anadolu kültürünün Müslümanlığı yorum biçimidir. Alevilik
birçok temel konuda bile Sünnilikten farklıdır. İçerisinde belki İslam’ı da
aşan inanç unsurları da vardır.
(Çünkü-GA) Alevi inancının odak noktasında insan vardır.
Osmanlı yönetiminin
belli dönemlerinde Alevilik yasaklanmıştır. Alevi inanç ve kültür esaslarını
içeren kitaplar o dönemlerde yakılmıştır. Aleviliğe karşı o dönemlerden gelen
yasakçı anlayış bu gün de ne yazık ki siyasal kadrolarda kendini
göstermektedir.
Oysa “laik sistemde
yalnızca belli bir mezhebe, yalnızca belli bir dine inanan insanların inançları
ve ibadetleri korunmaz. Belli bir inanç, insanların vicdanlarına, bilincine
devlet eliyle nakşedilmez, aşılanmaz. Bir inanç dışındaki diğer inançların
devlet eliyle asimile edilmesine müsaade edilmez. Yalnızca bir inancın
egemenlik ve üstünlük sağlaması için uğraşılmaz. Laik sistemde devlet, tanrı
ile insanların vicdanı arasına girme saygısızlığını göstermez.”(**)
Siyasal iktidar
“Alevi Açılımı” adı altında, Alevi yurttaşların oylarını devşirmeye çalışırken;
Osmanlı döneminde Alevilerin kitlesel kıyımında görev yapmış bir Osmanlı
Paşasının külliyesini işgal ederek manevi mirasına da sahip çıkmaktadır.(***)
Türk Medeni Kanunu
varken “halkı aydınlatma görevi” gerekçesi altında, tamamen dünyevi olan
boşanma kurumu hakkında görüş bildirilmesi Şeyhülislam Fetvası olmaktan öte bir
anlam taşımamaktadır.
Nikâh kıyma
yetkisinin Müftülere verilmesiyle devam eden son uygulamalar devlette; tek din,
tek mezhep, tek imam, egemenliğini sağlamayı ve laikliği yok etmeyi
amaçlamaktadır. Bu nedenlerle Diyanet İşleri Başkanlığının boşanma veya diğer
hukuksal konularla ilgili FETVA VERMESİ, GÖRÜŞ AÇIKLAMASI Anayasaya açıkça
aykırıdır, Anayasanın 136. Maddesinin ihlalidir.
(*)http://listelist.com/diyanet-sms-faks-bosanma/
(**)M.Seyfi Oktay,Eski Adalet Bakanı
17 Şubat 2005 tarihli Cenevre
konuşması.
(***)Kılıç Ali Paşa
Külliyesi/Çemberlitaş İst.