Hizmetin ulaşılabilir olması, çok önemli. Özellikle
de konu sağlık hizmetiyse. Toplu ulaşım araçlarıyla her saatte ulaşılabilir,
yeterli personel ve araç gereçle donatılmış hizmet alanları yaratmak esas…
Tabii
ücretsiz olması da…
Sosyal
devletin gereği de bu esasen. Ama giderek sağlık
hizmeti, özele devredildi. Ardından devlet hastanelerinde taşeronlaşma
yaygınlaştı…
İşçi de emekli de primleriyle bu katkıyı
sunarken işçinin, emeklinin maaşından
‘sağlık’ kesintisi yapıldı…
Katkı tahsilatı eczanelere bırakıldı. Eczaneci
ve vatandaş karşı karşıya geldi…
Şimdi
yeni moda şehir hastaneleri reklamları süslüyor. Adı havalı, binaları havalı…
Peki hizmet!
Görünen
o ki yap-işlet-devret modeli ile kamu-özel ortaklığına devredilen hastanelerin
gösterişli binaları hizmet kalitesine yansımıyor…
İhtiyacımız dev ve gösterişli mekanlar değil.
İhtiyaç bölgelerine yapılacak makul yatırımlar…
Türkiye’nin
dört bir yanından Tabip Odaları çağrı yapıyor; Sağlık Bakanlığı’na…
Antalya
Tabip Odası Başkanı Adnan İş de açıkladı, şehir
hastanelerinin yanlışlığını. Ve “Dev
şehir hastanesine değil, Konyaaltı ve Lara’da orta ölçekli iki devlet
hastanesine ihtiyacımız var” dedi…
Olması
gereken de budur…
Çünkü
şehir hastanelerinin kamuya yararı yoktur…
Sermayeye
kaynak sağlamaktan başka bir şey değildir…
Devletin
tahsis ettiği alanlara, devletin yardımıyla sağlanan krediyle yapılan ve
devletin ödediği 1 yıllık kira ile iki devlet hastanesi yapmanın mümkün olduğu
yatırımlardır…
Başka bir konu da şehir hastanelerinin
teknolojik donanımı…
Onlarca MR, tomografi, PET cihazı vs…
Bu kadar cihaza ihtiyaç var mı? Her hastayı
MR’a, PET’e yönelendirmek doğru mu…
Daha bunların tartışmasının yapılamadığı
ülkemde, gelsin şehir hastaneleri…
Kazansın sermaye…
Kazansın yabancı şirketler…
Peki halkım…
Halk sağlığı…
Buradan siyasilere, özelliklere de
milletvekillerine çağrım bu konunun üzerine daha sıkı gitmeleri…
Çünkü mesele sağlığımız…