Cumhuriyet tarihinin bir çok anlamdan en büyük ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel sorunlarından oluşan bir süreç daha yaşanmaya başlamışsa, ne oluyor diye bakmak gerekir mi?

Sorun şirkette yaşanıyor ise, şirket sorgulanır. Şirketin kuruluş amacı, sermaye yapısı, yönetimi sorgulanır ve rakiplerine göre, güçlü ve zayıf yönleri analiz edilir ve bir sonuca varılır.

Eğer bir ülkeyi analiz ediyor isek de, bu kez o ülke ile ilgili dünyada kabul gören değerlendirme kategorine göre veriler incelenir ve ülke ilgili bir sonuca varılır.

Bu günün ve önceki yılların Türkiye verilerini buraya aktararak yazıyı uzatmaya niyetim yok. Okur dostlardan sistemle alıyorum.

Günümüz dünyasında yüzyıl, yarım yüzyıl hatta çeyrek yüzyıl çok uzun sürelerdir. Hele hele bilgiye ulaşmanın o kadar kolay ve doğru analiz yöntemlerinin o kadar çeşitli olduğu bir dönem için yarım yüzyıl doğru analiz ve sonuçlar için yeterli bir süredir.

O halde, ülkenin son çeyrek yüzyılına bir bakmak gerek.

Cebimize giren paraya,yaşadığımız refaha bir göz atalım. Sonra da seçtiğimiz siyasiler ne diyor, biz neye inanıyoruz.

Bir ülkenin yurttaşı olmak için insanlar ne bedeller öderler.

Genel olarak bir ülkede yurttaş/vatandaş olmanın görev ve sorumlulukları nelerdir, ona bir göz atalım.

İlk olarak Yurttaşlık/Vatandaşlık görevi, devletin koymuş olduğu kanunlara uymakla başlar,seçme ve seçilme hakkı ile sürer. Görevlere gelince, askerlik yapmak, vergi vermektir.

Peki bunu neden yapar insanlar? Elbette ki devletin, milletin ve toplumun varlığı, birliği ve bütünlüğü için.

Raporlar alanları, bahane ve tanıdık bulanları bir kenara koyarsak; bu görev ve sorumluluklar yerine getirilerek kazanılır Yurttaşlık. Sonunda da o ülkede huzur ve güven içinde yaşanılır.

Ülkenin yasalarına uyduk mu? Evet.

Birileri bu ülkede kazandıklarından vergi vermemek için, şirketlerini/ paralarını "Offshore" (ekonomide ve ekonomi çevrelerinde vergiden muaf anlamına gelmektedir) ülkelere götürüp, vergilerini ödeyen bizler ile dalga geçseler de, bizler yurttaş olarak kazandıklarımızın vergilerini verdik mi? Evet.

Askerliğimizi alın terimiz ile yapıp, kimimiz şehit, kimimiz de gazi olduk, oluyor muyuz? O da Evet.

Bunları yaparken, nerede yanlış yaptık ya da nerelerde yapıyoruz, sizce?

SEÇERKEN!..

Çok üzgünüm ki, bizler ülke olarak, topluluk olarak, toplum olarak seçimlerimizde, hele hele ülke yönetimi seçimlerimizde öyle yanlışlar yapmasak;

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre bile, Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılından bu yana kişi başına düşen GSYH (gelir), üst üste bu uzun yıllar düşük sürmezdi.

Bundan önce Ülkede en büyük düşüş II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1944-1947 yılları arasında yaşanır ve 4 yıllık sürer.

I.Dünya Savaşı sonrası ve yeni kurulmuş bir devlet olarak 1929 küresel "Büyük Buhran"dan sonra bile 1930-1932 yılları arasında bu ekonomik düşüş 3 yıl sürmüştür.

Bugün gelinen nokta:

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 12 Ekim 2021’de yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporu’na göre, dünyanın en büyük 20 ekonomisi nden birisi olan Türkiye, 2022’de 22. sıraya gerileyecek. En Gelişmiş 20 Ülke içinde yer alamayacağız.

2013'de Ülkenin GSYH 12 bin 582 dolardır.

2014 yılından bu yana aralıksız bir düşün (Cari fiyatlarla) kişi başına milli gelir ise 2020 sonunda 8 bin 597 dolara kadar düşmüş ve devam etmektedir de.

Hele vergi ve gelir gibi konularda ki adaletsizlik sürdükçe, yaşanacak yokluk ve yoksulluğu ben yazmayayım,

Tabi, bu kimleri akıllandırırsa.

Siyasiler arasında bir II.ABDDÜLHAMİD tartışmasıdır gidiyor.

Beyler, bayanlar, iyi söyleyenin de, kötü söyleyenin de, doğru söyleyenin de, yanlış söyleyenin de TUZU KURU!.. Gerçeği görme, öğrenme yerine "vurun abalıya" demek, sizin neyinize!..

Soru gayet basit ve yalın. "II. Abdülhamid kimdir?"

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisine bakalım:

"Babası Abdülmecid, annesi Tîrimüjgân Kadınefendi’dir. 21 Eylül 1842 tarihinde dünyaya geldi. Onbir yaşında annesini kaybettiği için, babasının emriyle, hiç çocuğu olmayan Piristû Kadınefendi kendisine analık etti. Özel hocalar tayin edilerek eğitildi. Gerdankıran Ömer Efendi’den Türkçe, Ali Mahvî Efendi’den Farsça, Ferid ve Şerif efendilerden Arapça ve diğer ilimleri, Vak‘anüvis Lutfi Efendi’den Osmanlı tarihi, Edhem ve Kemal paşalarla Gardet adındaki bir Fransız’dan Fransızca, Guatelli ve Lombardi adındaki iki İtalyan’dan mûsiki tahsil etti." iyi mi? İyi.

"Şehzadeliği oldukça serbest geçen Abdülhamid, Maslak çiftliğinde toprak işleriyle meşgul oldu. Burada koyun besledi, üstübeç madenleri işletti, borsa faaliyetlerine katılarak para kazandı. Tahta çıktığı zaman servetinin 100.000 altını aştığı söylenir." Diyanet yazdığına göre, doğrudur.

Şeriat hükümlerine göre yönetilen Osmanlı İmparatorluğunun, ilk anayasası olan KANUN-İ ESASİ'yi 23 Aralık 1876'da ilan etti mi? Evet. Hem de büyük alkışlar arasında.

Osmanlı tarihinin en acı olaylarından birisi de, 3 Mart 1878’de Rusya ile imzalanmak zorunda kalınan Ayastefanos Antlaşmasıdır. İngiltere, bu anlaşmalardan yararlanarak, KIBRIS'a el koyar.

Dahası, bu antlaşmayla Kars, Ardahan ve Batum Rusya'ya verilip; Romanya, Bulgaristan, Makedonya Rusya’nın, Bosna-Hersek de, Avusturya-Macaristan'ın kontrolüne girer mi? Evet.

Bu arada da Girit'e özerklik verildi mi? Evet.

Bir başka acı daha, Mısır ve Tunus, Fransız egemenliğine girer, bugünkü Etiyopya(Habeşistan) ve Sudan yönetimleri ise kontrolden çıkarlar.

Tarihçi Murat Bardakçı, Abdülhamid döneminde 1 milyon 592 bin 806 kilometrekare, (Türkiye'nin yüzölçümünün iki katı kadar) toprağın elden çıktığını yazar.

Kaynak yine aynı Ansiklopedi olsun mu? Evet.

"Avrupalı alacaklıların temsilcileriyle 20 Aralık 1881’de bir anlaşma imzalandı. MUHARREM KARARNAMESİ adı verilen bu anlaşma ile alacaklı ülkelere belli devlet gelirlerini toplamak üzere DUYUN-U UMUMİYE"nin kurulmasına onay" verip, tütün gibi malların tekel olma ve alacaklarına karşın vergi toplanma hakkını REJİ İDARESİ'ne verdi mi? Evet, verdi.

Bir ülkenin doğru dürüst yönetilmesi ya da yönetilmemesinin sonuçlarıdır, bunlar. Haydi geçmişte, hilafet vardı, Sultan vardı, Halife vardı, onlar bir ülkeyi batırdılar yok ettiler.

Mülk Allah'ın, yeryüzündeki temsilcisi Halife/Sultan'ın, halkın söz hakkı yoktu. Halk, Yurttaş yöneticilerini seçemiyor idi.

Ya bu günlerde ne oldu.

Yine bir seçim süreci daha geliyor.

Çok partili sisteme geçileli 79 yıldan fazla oldu. Ülke yönetimi 3 kere darbelere kadar gitti ve daha da battı. Seçmen yurttaşlar, her seçimde bir kurtarıcı, bir ilah yaratıp taptılar, sonra da her birini "tu kaka edip", çöpe attılar.

Eğer, yaşadığımız günlerde kendiniz için her şey yolunda ise, seçtikleriniz ve kendinizle gurur duyun.

Yok, katılamadı iseniz de, yönetenleri seçenlere teşekkür edin.

Bir şeylerden rahatsızlık, kaygı duyuyor ve şikayet ediyor, bir de seçim sürecine kendiniz katıldı ve seçtiyseniz, kafanızı duvarlara vurmayın yazık!..

Siz seçmediniz, aileniz, çevreniz hatta yurttaşlarınız seçti ise, onlarında yakalarına yapışmayın, "hakkınızı helal etmeyin" yeter.

Bu da nereden mi çıktı. "Bekri Mustafa" artık yok da, yazan öyle söylemiş deyin geçin, anlayan anlar!..