Gerçekten, bir insan ömrüne neler sığmıyor ki. Ya da ömrümüze neler
sığdırmadılar ki? Bu benim suçum değildi ama, hepimiz olunca, ben de suçun
ortağı oluverdim.
--Bir insanın ömrü azdı belki ama, Tarih Baba'da kocaman kara kaplı bir defter
idi, masanın üstünde. Hem de kendi kendine görünmez kalemi ile kaderini yazan,
resmini çizen.
--Nasıl bir duygu, ruh halidir anlamadım gitti. Ben, sokaktaki insanların
dertleri ile dertlenirken, birileri de sokaktakilere dertlerini değil de,
hayallerini anlatıyordu. Ve sevgili sokaktaki ahalim de, dertlerini değil de,
olmayacak hayallerini alıyordu, hayalciden. Üstelik üstüne para vererek.
--Eskileri daha çok sever oldum. Hiç olmazsa Timur, Atilla, Napolyon, Fatih her
ne ise, alırmış ordularını nereye gidecek ise gider, orayı bileğinin, aklının,
silahının gücü ile alır gider ya da gelirmiş. Ya şimdi?
--Nerdeeee? Artık kimin eli, kimin cebinde belli olmadığı gibi, kim de kimin
askeri hiç belli değil.
--Hani "silah icat oldu, mertlik bozuldu" diyordu ya Köroğlu, işte
onun gibi, güçlülerin diplomasi, lobi güçleri artık her şeye hakim olur
oldu.
--Artık, hiç kimse, maşa var iken kendi eli ile kor'u tutmuyor artık.
"Yaşasın maşalar!.." dönemi başlamış!..
--Hani şu ilkokulda mevsimler tabloları gibi, asılı Devirler/Çağlar tabloları
var ya, işte onun son bölümü değişti, yeni bir çağ eklendi, bunu herkes biliyor
ama kimse bağıra bağıra bir şey söylemiyor. Söylemesi gerekenler,
"mızıldanıyor", söyleyenlerin de sesi duyulmuyor.
--Kapitalist Sistemler Çağında, 1980 yılı çok önemli bir dönem.
--Biz solcular, emekçilerin bütün dünyaya hakim olacağı bir enternasyolist
durum beklerken, bir de baktık ki, Global bir Dünya kuruluverdi gitti. Bütün
kuralları sermaye sınıfı belirliyor. Kuralları koyuyor. Adamını bulmazsa,
madamını buluyor ve işini hallediyor.
--Anlayacağınız, "atını alan, Üsküdar'ı geçip gidiyor" hiç kimse de,
"Oooop, nereden geldin, nereye gidiyorsun?" demiyor, diyemiyor.
--1990'lı yıllar. 1980 Faşist Askeri Darbesi ile başlayan süreç, Bürokrasinin
bir numaralısını (Turgut Özal) melek, siyasilerini de (S.Demirel, B.Ecevit,
A.Türkeş, N.Erbakan) kötü adam yapmıştı.
--Üç anahtarlı, "PITIĞINI" HALKINA FEDA EDEN Sarışın Güzel Kadın ile
başlayan serüven, Mesut, Yılmazlar, Derviş Kemaller ile sürmüş, 2000'lerın
başında gele gele bir Erin doğduğu günlere kadar varılmıştı.
--Sim bıyıklı bir taşra delikanlısı görünümündeydik ama, hiç de öyle kolay
lokma değil idik. Kara denizin haşin dalgaları gibi haşin ama Ak deniz sakin
suları gibi sakin de görünebiliyor idik.
--Derviş Kemal ile başlayan siyasi süreçte, "taşlar bağlanmış ama köpekler
salıverilmişti" de kimsenin haberi yoktu.Susan, susturulan siyasi
liderler, döner ekmek ile karnı doyurulan halkının şükran borcunu "oy oy
oy" diyerek ödediği uzun mu, uzan mı olduğu pek anlaşılmayan CEM'ler ile
Siyasi İktidar CEM'AAT memaat ayakları ile ER DOĞAN diye "masum"
görünümlü bir Anadolu delikanlısına teslim edilmişti.
--"Çok laf yalansız, çok mal haramsız" diyen Anadolu'nun o olmaz özlü
sözü, Anadolulu iken doğru idi ama, boğaza yalılara doğru gelinince
unutuluverdi. Eee insanoğlu bu "HAFIZA-I BEŞER NİSYAN İLE MALULDÜR"
yani, İNSAN HAFIZASI, UNUTKANLIK HASTASIDIR. Ne Harunlar, Harunluklarını
anımsadı, ne de ahali Karunluklarına şaştı. Bizim gibi salaklar da baka kaldı! Herkes,
Bahçeli Devlet Bey'e siyasi lider olarak baktığı için kızıyor. Kızmayın
kardeşim Bahçeli Devlet Bey'e. Kızmayın işte. Şu fani dünyada Allah-u Teala,
her kuluna bir "görev" vermişti. Bahçeli Kulunu da görevi seçim istemek.
Ne var bunda?
--2019 yılı enteresan bir yıl. Anadolu halkının deneyimlerini, özlü sözlerini
pek severim.
--"ALLAH SEVDİĞİ KULUNA, ÖNCE EŞEĞİNİ KAYBETTİRİR, SONRA DA BULDURUR
İMİŞ.!.."
--Eh yani, bu Anadolu'nun kadim halkları olarak, bizlere de Allah, 2002'de
kaybettirdiği iktidarı 2019 yılında bulduracak gibi. Eeee, eşeğin semeri
çalınmış, kulağı kesilmiş, açlıktan bitap düşmüş ama olsun. Yine de Eşek, bizim
eşek idi. Bir başka celep için bakıp, beslemek için. Sanırım bu sefer de,
devlete bakıp, onu besleyecek, rahmetli Bülent ECEVİT gibi, sayın Muharrem İNCE
olacak gibi. 24 Haziran'da meraları kurtarıp, 8 Temmuz'da da biz Marabalar mala
mülke sahip çıkar isek, herkes için her şey iyi olacak.
--Biz ne mi olacak? Bizler doğru söyleyeceğimiz için yine dokuz köyden kovulurken,
İktidar severler, iktidar olanların pek hoşuna gidecekler ve kol kola kuzu
sarması idare edip gidecekler.
--Eeeee, yeni dönem için, Muharrem İnce erecek muradına, kerevete kimler çıkar
bilemem ama, bizlerin baka kalacağımız kesindir.
--Perşembe İZMİR, görkemli idi.
--Cuma Ankara'da, alanlara sığmayacak/sığmayacağız!..
--Cumartesi İstanbul ise, İstanbul'luğu yapacak, bu sefer atı, MUHARREM İNCE'ye
verecek ve ÜSKÜDAR'ın üstünde PEGASUS/UÇAN AT ile dolaştıracak.
--Bizim şarkılarımız hep Haziran'da hüzünlüdür. Bu sefer, 24 Haziran gecesi,
sevgi aşk şarkıları, özgürlük, umut türküleri ile inleyecek gibi ortalık!..
--Pir Sultan Abdalın dizeleri gibi:
"Uyur idik uyardılar
Diriye saydılar bizi
Koyun olduk ses anladık
Sürüye saydılar bizi
....
Pir Sultan Abdal'ım şunda
Çok keramet var insanda
O cihanda bu cihanda"
İYİ ŞEYLER OLACAK!...
#TAMAM ya sözü uzatmıyorum!.. #TAMAM
dedik ise #TAMAM!..