Bilgi, bir öğrenme süreci sonucunda elde edilir. Bir de genetik olarak kodlarımıza yüklenenler vardır.

--Bir çocuğun doğumundan sonraki hareketleri içgüdüsel olacaktır. Açlık, kendini koruma/güvenlik, zaman ile de sevgi, güven. Bunlar ona öğretilen değil, genetik olarak bütün canlılar gibi kendinin varlığını sürdürmek ya da yaşama tutunmak için yaptığı eylemlerdir.

--Zaman ile de, öğretilen objeleri, kişileri hatta kendisine yapılan hareketleri tanır ve öğrenir.

--"Oku" mak ise, insanın evrimin ilk aşamasıdır. Çünküokumanın olabilmesi için, kendisinden önceki nesillerin bir çabasının olması gerekir. Yazıyı icat etmeleri, yazacak bir şeyleri deneyimlemeleri ve bunu kayıtlara geçirmeleri gibi.

--Gelişmemiş toplumlarda her şey varsayım ve kabullenişler ile olur. O yüzden sorgulama yapılmaz. Kubul vardır.

--Örnek olarak, sokağa çıkın deyin ki, "Allah'ın ilk emri nedir?" diye sorun. Hemen hemen herkes "oku" dur diyecektir.

--Peki, neyi okuyacaksın?

--Yanıt gayet basit. "Kur'an"ı.

--İyi de Kur'an, Hz Muhammed'e M.S 610'dan itibaren 23 yılda (22 yıl, 2 ay, 22 gün) inmiştir. Bugün okunan Kur'an ise, Hz Osman'ın Halifeliği döneminde toplanmış ve tablet/kitap haline getirilmiştir. (DÖRT HALİFE DÖNEMİ:Hz. Ebûbekir (632-634), Hz. Ömer (634-644), Hz. Osman (644-656) ve Hz. Ali (656-661))

--Burada ki "oku"mayı, bilinen anlamda anlamak doğru değildir. Tanrısal bir buyruk olduğu kadar iletişimsel bir yön olarak almak gerekir.

--Öğrenmek sorgulamayı da gerektiriyor. En temel öğrenilen kutsal bilgilerde bile, bir çok eksik ya da yanlışlıklar var

--Teknolojik gelişmelerin bu aşamasına kadar, bir kısım insanlar, okumuşlar, öğrenmişler, çoğunluğu ise, "sanarak" kabullenmeye başlamışlardır. Bu ise çoklarınca öğrenme olarak kabul edilmiştir

--Günümüzde ise, çoğu kişide öğrenme, "izleme" şeklinde sürüyor. Ya şeyh izleniyor ya da hipnotize olunan TV kanalları.

--Her ikisinde de sorgulamak yok. Hûşû içinde durum idare ediliyor. O yüzden de, birilerinin yönetim süreçlerine, iktidarlarına sorgusuz sualsiz katılım sürüyor ve iktidarlar mutlak sayılıyor.

--Üzgünüm ki bunu sağ ya da sol olmasının hiç bir farkı yok.

--Çünkü, sorgulamıyoruz. Koşulsuz bir biat kültürü gelişmiş ve çıkar ile taçlandırılan dönemler yaşanılarak gidiyor.

--Yıl bitiyor.

--Hayat pahalılığı almış başını gidiyor, çarşı pazardan eve giren her şey pahalılanmış, alınamayacak hale gelmiş;

--Banka, kredi kartı, eş dost, çarşı-pazar borçları patlamış;

--Muhtekirlerin çocukları özel kolejler, yurtdışında eğitim görüyorlar, şakşakçılarının kontrolünde ahalininkiler ise, bilmem ne lisesi ile bilmem ne ana okulunda bilmem ne derslerine girsin mi, girmesin mi kargaşaları içinde sıkışmış;

--BOĞAZ'DAN geçiş, dar olsa mı iyi olur geniş olsa mı, yoksa yenisini mi yapalım, Araplara mı verelim bizimkilere mi, hangisi daha iyi becerir. Kapatılmış o kadar uçak, otomobil, araç, top tüfek fabrikası varken, acaba Katarlılar mı iyi şeyler koyar, başka Araplarmı? derdine düşmüşüz ya.

--İnanılmaz. Kimin daha iyi becereceği derdindeyiz.

--Siz okumayıp, öğrenmeyip, avutula avutula kalbinizi bozmadan sesinizi çıkarmadan böyle baktığınız sürece,

--Boğazınızdan Araplar, kıçınızı koyduğunuz araçlardan İtalyanlar, Köprülerinizden de Çinliler, sizlerin işletmelerinizi iyi becerirlerken,

--Cambaza bakmaya devam edin.

--Yeni yıla girerken de bir duş alında, bütün bu işleri yapanlar da temiz işlesin. Ne diyeyim ki!..

--Allah hepimize akıl, fikir versin.

--Biri birimize akıl vere vere, akılsız kalırken!..