Girişe bir fıkra ile başlamak istedim. Papaz gece
rüyasında, sakallarının arasında pireler dolaştığını görür ve kalkar kalkmaz
ilk iş sakallarını keser. Hanımı görünce "Hayrola Bey, sakallarına ne
oldu?" diye sorunca, papaz rüyasını anlatır ve sakallarını kestiğini
söyler. "Aman Bey, rüyanda ki pireler için sakal mı kesilir!.." Son
derece kararlı adam, olur mu hanım "YOL OLUR" der. Evet, rüyadan
başlar bazı şeyler sonra da birer birer yol olur. Ben olaylara sonuçlara bakarak
karar vermez. Olan olmuştur, mahkemesi olmayacak şeylerin, tartışması da
anlamlı değildir. Hani hasbelkader okur yazar birisi olarak, ben bile bazı
bilgilere ulaşmak için bir yerlerimi yırtıyorum. Böyle bir derdi olmaması doğal
insanlar ne yapsın. Hem de bu kadar bilgi kirliliği arasında. Her neden ise,
Türkiye Cumhuriyeti Tarihini bakış açılarına göre tarihi dönemlere ayırmak
gerek. ATATÜRK DÖNEMİ ile başlayan süreci, İnönü, Bayar-Menderes,
İhtilaller/Askeri darbeler (ki 12 EYLÜL 1980'i, 24 OCAK 1980 kararları ile),
Özallı ANAP, AKP/Ak Parti/Erdoğan dönemi olarak ele almak gerek.
--Tarihi olaylara bakmak, onu okumak, anlamak,
gerçekleştiği tarihi sürecin sosyolojik ve ideolojik süreçlerine bakarak doğru
okunabilir. Yoksa, Fatih'in 1453 yaptığı İstanbul'un fethini 2010'lu yıllarda
yapmaya kalkar isek, o yıllarda aylarca süren deniz ve kara kuşatmasını bu gün
yapmaya kalkarsak, tepemizden insanlı-insansız hava araçları, kıçımızdan da
denizaltılar, güdümlü füzeler ..... ...
--Osmanlı İmparatorluğu(1299-1922), iyisi ile kötüsü ile
600 yıl gibi muhteşem bir süreç yaşamıştır. çağ açıp, çağ kapamıştır. Kavimler
göçü(M:S:375) ile başlayan Orta Çağ'dan, Fatihin İstanbul'u(M.S.1453) alması
ile Yeni Çağ'a oradan da 1789 Fransız İhtilali ile geçilen Yakın Çağ süreçlerini
yaşamıştır. Bu süreçlerde hakim Ekonomik-Sosyolojik tarihi süreç FEODALİZMdir.
(5'inci ve 19'uncu yüzyıl arası). Yani Feodalist bir sürecin yaşandığı dönemde
kuruluyor ve Kapitalist sürecin yaşandığı süreçte yıkılıyor. Parçalanıyor;
parçalıyor, talan ediyorlar. (iş birlikçileri mi, hala Kurtuluş Savaşı
yapılmadı diyenlere bir bakın) Türkiye Cumhuriyeti(TC)'de Kapitalist Sistemin
hakimiyetini pekiştirmeye çalıştığı, sanayileşme ve sınıfsal süreçlerin etkin
olmaya başladığı bir dönemde kuruluyor. 1917 Rus/Bolşevik Devrimi ile de
Sosyalist bir süreç filiz veriyor, dünya çapında gelişmeye ve yayılmaya
başlıyor. Hakim sosyolojik yaklaşım ise MİLLİYETÇİLİK. Sosyal sınıflar ise,
sanayileşme ile birlikte Burjuvazi, İşçi/proleter, Köylü, Beyaz yakalı, Mavi yakalı
olarak ortaya çıkmaya başlıyor.
--TC'de böyle bir dönemde, emperyalizme karşı
anti-Emperyalist bir savaş sonucunda kuruluyor ve bir ULUS DEVLET olma süreci
içine giriyor. Milliyetçilik ayaklar altına alınmıyor ama, görmezlikten
gelinerek, Anadolu ve Rumeli toprak parçalarında o günler yaşayanlar ile
birlikte bir ULUSLAŞMA SÜRECİ içine giriliyor. O yüzden Yüce Atatürk, Türk
tanımını böyle yapıyor: "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk
milleti denir." 1982 Anayasasının 66. maddesine göre ise: "Türk
Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." İşte bu iki
tanımı anlamadan, arada ki farkı anlamadan ne Türkiye Cumhuriyetini, ne
Atatürk'ü ne de onun kurmak istediği Ulus Devleti ve organlarını almak mümkün
değildir. SORUN DA TAM BURADADIR!.. Yıkılmış, parçalanmış bir Devletin
topraklarında yaşayan, yaşamak zorunda kalan insanlardan, çağın gerçekleri
doğrultusunda bir ULUS, TÜRK ULUSU yaratmak istemiştir. Bunun için de resmi olarak kurulması gereken
yapı, kurum ve kuruluşlar kurulmuş, işlemesi için de İLKELERİ belirlenmiştir.
TBMM, Bakanlıklar, Fabrikalar, Bankalar gibi, CHP'de bu kurumlardan birisidir.
Bu kurum ve kuruluşların yaşaması için de gerekli maddi ve yasal süreçleri
tanımlanmış ve gereklilikleri sağlanmıştır. Atatürk'ün tarafından Özerk olarak
TÜRK DİL ve TARİH KURUMLARI, Uluslaşma Sürecinde etkin bir rol oynaması için
kurulmuş kurumlardır.
--TÜRK Dilinin gelişmesi, zenginleştirilmesi, Türk
Tarihinin araştırılması için yapılacak çalışmaların parasal kaynağı ise, yine
Atatürk'ün talimatları ile Celal BAYAR tarafından kurulan İŞ BANKASI'nda ki
Atatürk'ün hisselerinin yıl sonu gelir paylarından(NEMA) karşılanmasına emir
vermiştir.
"ATATÜRK'ÜN "VASİYETNAMESİ -Dolmabahçe: 5-9-
1938
-Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya'daki
menkul ve gayri menkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisine atideki şartlarla,
terk ve vasiyet ediyorum:"
--VASİYETNAMENİN 6'ıncı maddesinde de: 6) Her sene
nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis
edilecektir." K. Atatürk
--TC'nin kuruluş süreci, kurumlarının gerekliliği; yasal,
idari ve mali güvenceleri de yine Ulu Önder Atatürk tarafından güvenceye
alınmıştır. Hal böyle iken, ortada kopartılan yaygara için:
--Vasiyetnamenin yasal dayanağını, neler yapılıp yapılamayacağı
konusu ile hiç ilgilenmiyorum.
--Hükümetin kaynak arayışı ya da başka gerekçeleri;
--CHP'nin bu güne kadar sadece İş Bankası'na üye atama
gerekçe ve kriterlerinin neler olduğu konusu ise hiç umurumda değil. Zaten,
onlarında ben ya da bu düşünce ve görüşler umurlarında değil. "İt ürer,
kervan yürür" anlayışını bilirim. ::))
--Ama sorun çok daha derindedir.
--Beyler, Bayanlar, bu devlet henüz ULUSLAŞMA SÜRECİNİ
tamamlayamamış bir devlettir. Bir solcu olarak, özellikle kendini bu millete
adadığını ilan eden MİLLİYETÇİLERE seslenmek isterim, sizin bedava bulduğunuz
Milliyetçilik için bir ulusal kurtuluş savaşı verilmiş ve çok kan dökülerek
bedel ödenmiştir. Zaten her bir yeri örselenmiş, yara beri içinde ki bu
devletin kurumsal yapılarını yok edilir ise, ne bizim Türkiye Cumhuriyetimiz
kalır, ne de sizin politika yapıp nemalarını toplayacağınız Milliyetçiliğiniz.
O yüzden CHP, uluslaşma sürecini anlayamamış, anlamak istemeyen, işine
gelmeyenlere bırakılmayacak kadar değerli, bir kurumdur. Atatürk'ün, TC'nin ilk
ulusal (yeni moda yerli ve milli. Demek ki bir sorun var) sanayi ve ticari
işletmeleri arasında kurduğu İŞ BANKASI, bir bankadan öte bir şeydir.
--Yine kurduğu Devletin sonsuza kadar yaşaması için
oluşturduğu yapılar içinde olan TÜRK DİL ve TARİH KURUMLARININ çalışmalarını
ekonomik olarak özgürce yapabilmeleri için, İş Bankasının özgür çalışma
şartlarına ihtiyacı vardır.
--O yüzden CHP'ye, İş Bankasına ve Türk Dil ve Tarih
Kumlarına yarın olacaklar, sanıldığı gibi sadece onların hükmü şahsiyetlerinin
ötesinde, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN geleceğini de etkileyecek, yok edebilecek
büyüklüktedir. "Atatürk, herkesin Atatürk'ü"; İş Bankasında yapılacak
düzenlemeler ile "ne olacak ya" diyenlere. Bin bir emekler ile
kurulacak bu devletin sonuna YOL OLACAK derim.
"Sen de amma abartmışsın ya!.." diyeceklere de.
İnönü'nün o ünlü sözü ile "HADİ CANIM SENDE!.."
diyeyim mi?