Bu şehir ne çektiyse gürültüden çekti. Motosiklet, otomobil, kamyon, otobüs hatta uçak seslerinin gürültüsü insanı çıldırtacak cinsten.

Hatırlayın, bir zamanlar Makine Mühendisleri Odası Başkanı Mustafa Karaman gürültü ile savaş başlatmıştı. Tramvaya bile gürültü yapacak diye karşı çıkmış, uçak gürültüsü için çatılarda nöbet tutmuştu. Başarılı da oldu. Gürültü çıkaran eski model Rus uçakların gürültüsü insana stres yaratacak desibelde olduğu belgelenince inişleri yasaklandı.

Asıl gündeme getireceğim konu bu şehirde geceleri yaşanmaz hale getiren motosiklet ve otomobil gürültüsünün günden güne artması ve buna yönelik tedbirlerin yetersizliği. Altını çizerek hatırlatmalıyım ki Trafik Şube Müdürü Mustafa Sincanlıoğlu ve Trafikten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Cem Gencer’in konu ile ilgili çalışmalarını alkışlamak gerekli. En küçük bir ihbarı bile değerlendirip gereken müdahaleyi anında yapıyorlar. Ancak yeterli mi, bence değil…

Lara bölgesindeki tüm caddeler gecenin bir yarısından sonra yarış pisti haline geliyor. 200 km/hız ile adeta müthiş gürültü ile uçan motosikletler adeta kulaklarımıza tecavüz ediyor. Ya modifiye edilmiş, yani orijinal halinden değiştirilerek tüm güvenlik sistemleri felç olan otomobillere ne dersiniz? Onlar apayrı bir dert.

Güvenlikten kastım şu; adam arabasına farklı bir görüntü oluşturabilmek için merdiven altı yerlerde görünüm kazandırıyor. Bu da orijinal güvenlik sistemini ortadan kaldırıyor. Yani korkunç bir hızla giden bu otomobilin durabileceğine kimsenin garantisi yok. O otomobilin içindeki sorumsuz sürücüye mi kızarsın, çarpması halinde ölecek, ya da sakat kalacak günahsız insanlara mı acırsın… Eksozdan çıkan gürültüyü size anlatamam bile. Rahatsızlığın tarifi bile yok.

Eski Sanayi Sitesi ya da polisin de bildiği belli başlı yerlerde ‘teker yakma’ denilen garip otomobil kullanma şekilleri ortaya çıkıyor. Otomobille yarış yapıldığı gibi, dakikalarca döndürülerek lastik yakılıyor. Çıkan gürültü ve lastik kokusu ise yarışçıları mest ediyor. Bu nasıl bir zevk anlamak mümkün değil. Anladığımız şu, civardaki insanlar yaka silkiyor, isyan ediyor ve sadece küfür saydırabiliyor. Çünkü ihbar sonucu polis gelene kadar kaçıyor ya da trafik cezası ile yakayı kurtarıyor.

Peki, Emniyet Müdürü Cemil Tonbul’un da bizzat talimatıyla tüm ekiplere böylesi gürültüye izin verilmemesi gerektiği aktarılıp duyarlı müdürlerin de bunları yerine getirdiği görülürken neden bu sorun gündemden kalkmıyor. Cevabı basit, cezalar çok yetersiz. İnsanımız da olabildiğince duyarsız… Cezalar caydırıcı olmalı, hatta bu araçlar trafikten men edilmeli.

Antalya Valisi Münir Karaloğlu’nun kent duyarlılığına laf söyletmem. Kenti bizzat içine sindiriyor, her sorunu kendi çözebilmek için yoğun çaba sarf ediyor. En güzel huylarından biri bilmediği konularda bilene danışması, ya da her uyarıyı dikkate alması.

Vali Karaloğlu ve Müdür Tonbul’dan istenen şu, gürültü terörüne şöyle veya böyle son verelim. Dünya incisi şehrimize bu kirlilik yakışmıyor…