Tarım ve Orman Emekçileri Ankara’da Ses Verdi: “Emeği Masada Satamazsınız!”

Birleşik Kamu-İş’e bağlı Tarım Orman-İş Sendikası’nın düzenlediği basın açıklamasına Konfederasyon Genel Başkanı Orhan Yıldırım ile Sendika Genel Başkanı Yusuf Kurt da katıldı. Tarım Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Yusuf Kurt tarafından okunan bildiride, kamu emekçilerinin sahadaki fedakârlığına rağmen haklarının masa başında yok sayıldığı ifade edildi.
Toplu iş sözleşmesinin sessiz bir aldatma olduğunu belirten Yusuf Kurt, “Bugün burada, yalnızca kalem tutan ellerin değil; çamura, kana, toprağa değmiş ellerin sesi olmak için toplandık. Bugün burada bir cümle kurmak için değil, bir hakikat seli başlatmak için toplandık. Bizler; sabahın ilk ışığında hayvanlara şifa götüren, gecenin karanlığında yangına koşan, tarlada çiftçinin yanında diz çöken, sahada halkın sağlığı için denetim yapan kamu emekçileriyiz. Bizler, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın adı anılmayan neferleriyiz. Biz; yangının içine koşan, virüsle burun buruna gelen, kaçak avcının karşısında tek başına dikilen, çürük gıdanın önünde halkı savunan sessiz kahramanlarız ama bu emek, bu fedakârlık, bir masa başında, üç satır tutanakla satılıyor. Bu ülkede emekçinin maaşı, hakkı, onuru yandaş masa başı sendikalarca pazarlanıyor Adına "toplu sözleşme" dedikleri şey; aslında sessiz bir aldatmacadır. Çünkü onlar, masaya emekçinin değil, iktidarın rızasını götürürler” şeklinde konuştu.
Birleşik Kamu İş Antalya: Yoksulluk Giderek Derinleşiyor
“Biz Bu Mücadeleyi Kazanmaya Kararlıyız”
Toplu iş sözleşmesinin maaş pazarlığı olmadığını vurgulayan Kurt, “Çünkü onlar, emekçiye değil, koltuğa sadıktırlar çünkü onların görevi hak almak değil, sus payı dağıtmaktır. Sarı sendikalar masada 'yüzde 3.5 zam aldık' diye zafer ilan ederken, biz pazarda çürük sebze alan emekçinin gözyaşını gördük. Yanaşma sendikalar, 'refah payı verildi' diye alkışlarken, biz sahada saldırıya uğrayan veteriner hekimin, gıda denetmenin yalnızlığını duyduk. Onlar ceket düğmelerini ilikleyip iktidarın yanında poz verirken, biz ormanlarda kaçak avcıya karşı tek başına direnen memurun yanında nöbet tuttuk. Onlar ‘üstünü örttün’ dedikçe, biz gerçekleri haykırdık. 2026-2027 Toplu İş Sözleşmesi bizim için sadece bir maaş pazarlığı değildir. Bu bir varoluş mücadelesidir! Bu, kamu emekçisinin, toprağın, ormanın, üretimin, halk sağlığının, bu ülkenin geleceğinin mücadelesidir. Ve biz bu mücadeleyi kazanmaya kararlıyız” dedi.
“Halk İse Yüksek Gıda Fiyatları Altında Ezmektedir”
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım ise açıklamasında, “Siyasi iktidar, hukuksuz kararlar almaktan ve yanlış politikalar izlemekten vazgeçmiyor. Bu politikaların faturasını ise emekçiler ödüyor. Dün yine muhalif medya kurumlarına ceza kesilmesi, hukukun geldiği noktayı, demokratik değerlerin ve basın özgürlüğünün ne kadar hiçe sayıldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu baskıcı ortam, yatırımcının ülkeyi terk etmesine ve ekonominin daha da zayıflamasına neden olmaktadır. Türkiye, bir zamanlar kendi kendine yetebilen sayılı tarım ülkelerinden biriyken; bugün yanlış politikalar sonucunda dışa bağımlı bir üretim modeline mahkûm edilmiştir. Mazot, gübre, tohum ve tarım ilaçlarında dışa bağımlılık; çiftçinin üretim yapamaz hale gelmesine neden olmuştur. İthalata dayalı anlayış, üreticiyi mağdur etmekte, halkı ise yüksek gıda fiyatları altında ezmektedir” dedi.
“Doğa, Kar Hırsına Kurban Edilmektedir”
Orhan Yıldırım, “Gıda güvenliği, ulusal güvenliğin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak uygulanan yanlış politikalar, Türkiye’yi saman dahi ithal eden bir ülke haline getirmiştir. Oysa Anadolu toprakları, doğru planlama ve üretici dostu politikalarla milyonları doyurabilecek zenginliğe sahiptir. Paris İklim Anlaşması gibi çevreci görünümdeki uluslararası metinler, ülkemizde rantın ve talanın bahanesi haline getirilmiştir. Çevre duyarlılığı adı altında yapılan düzenlemeler, doğayı değil sermayeyi korumaktadır. Ormanlar, meralar ve kıyılar hızla yapılaşmaya açılmakta; doğa, kar hırsına kurban edilmektedir” şeklinde konuştu.
“Ormanları Geleceğe Taşıyan Politikaların Savunucusuyuz”
Orhan Yıldırım, “Her yıl binlerce hektar orman yangınlarla yok olurken, bu alanlar yeniden ağaçlandırılmak yerine imara açılmakta; bu da kamu vicdanını derinden yaralamaktadır. Bu anlayış, doğayı değil rantı esas almakta; orman yangınlarını adeta yeni imar projeleri için fırsata çevirmektedir. Bizler, bu ülkenin emekçileri olarak toprağımıza, ormanımıza ve suyumuza sahip çıkıyoruz. Tarımda üretimi destekleyen, yerli üreticiyi koruyan, çevreyi gözeten ve ormanları geleceğe taşıyan politikaların savunucusuyuz. Doğal kaynaklarımızın kısa vadeli çıkarlara feda edilmesine karşı çıkıyoruz. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir ülke bırakmak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Doğanın ve emeğin yanında olmaya devam edeceğiz.” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.