“Yine bir siyaset arenası yine tantana, yine gürültü patırtı diyemiyoruz” bu seçimde deprem nedeniyle şimdilik bangır bangır müzikler falan yok ama yarın ne getireceği belli değil. Ama sosyal medya yıkılıyor. Özel tasarım görsellerde janjanlı tebessümler, süslü cümleler filan.

Facebook hatırlatıyor ya, geçtiğimiz 2015 seçimlerinde de tıpkı referandum da olduğu gibi bir taraf “Ver oyu gör coşkuyu” demiş, diğer taraf “Bu son demokratik seçim. Kadınlar eve kapanmasın” demiş.

“Türkiye'nin ilk yerli otomobili” diyorlar ısrarla bu seçim. Her ile 1 tane göndermişler. Hani şu kura ile kazananlara da verip salsalar sokağa iyi olacaktı ama….  Bakın her konuda olduğu gibi yanlışa hatta bilerek söyleniyorsa yalandır. Yalana devam ediyorlar. TOGG, Türkiye'nin bu anlamda ilk yerli otomobili değildir. Aynı şekilde yıllardır Türkiye'de dünya markaları üretimlerini yapmaktadır.  TOGG Türkiye'nin belki bu anlamda eğer bu arabaya yerli diyorsa “İlk yerli elektrikli otomobili” diyebiliriz yani hakkını teslim ederiz. Ama öyle bir şey de diyen yok.

 Neyse mevzuuya dönelim mi?

2007 seçimleriydi. Tamda milletvekili adaylarının açıklanacağı, yani Yüksek Seçim Kurulu’na listelerin teslim edileceği günün hemen öncesi bir pazar günü evde oturuyorum. Telefonu çaldı masalcının, Kepez Belediyesi’nin eski Başkanı Mehmet Atay arıyordu.  “Fotoğraf makineni al aşağı in, seni bir yere götüreceğim” dedi. Masalcı, sevdiği insanlar “Bir yere gidiyoruz” dediği zaman “Nereye gidiyoruz, ne zaman döneriz” gibi sorular sormuyor. Güveniyorsanız yola çıkarsınız. Kurşunlu Şelalesi’ymiş rota.  Masalcı, o güne kadar su akan yerini görmüştü masalcı.  Ama aşağı tarafta böyle nilüferleri falan olan,  hatta insanların suya girdiği bir yere gidildi.

Bi ara Masalcı “Abi herkes Ankara'da kapı kapı dolaşırken, listelere girebilmek için çaba sarf ederken sen burada benimle fotoğraf çekiyorsun. Anlayamadım” dedi. “Ben partime milletvekili aday adayı olurken milletvekili olmak için değil, partime hareket getirmek için, teveccühü görünsün diye aday adayı oldum. Bana ‘hadi’ denirse de ben göreve hazırım” demişti.

Evet şimdi işte yine aynı şey, ortalık toz duman. Ben yine darmadağın. Ramazan malum insanlar biraz daha derli toplu olmaya çalışıyorlar. Bense tavan yapan şeker seviyemi kontrol etme derdindeyim. Hafta içi yaylaya gittim.  Orada kızımın adına aldığım küçücük tarlaya meyve ağacı diktim, soğan güveri ektim. Ramazan'ın sonu geliyor ya artık iftar programları sıkıştı. Cumartesi akşamı için 2 davet vardı. Birisi sevgili kardeşim Bekir Kıvrım’ın Döşemealtı'na iftar daveti, diğeri de Turan Şahin kardeşimin kız kardeşinin kayınpederi Hamza Abimiz vefat etmişti onun 52'si için  dualı iftar yemeği. Tercihi Asu'dan yana kullandı masalcı. Siyasi debdebeyi kaldırmaz bünyesi. Bekir’i sevmek başka şey.

Masalcı ulaşımı toplu taşıma ile yapar. Malum haftasonu Antalya’nın sistemi felç. Zamanı geniş kullanmak gerek. Önce Turan’ın evine gitti masalcı, oradan  Mevlüt alanına gidildi.  Bilenler bilir, Turan Şahin ile Nizamettin Özmen’i bir arada tutan ana etken doğa aşkıdır. Her fırsatta doğaya kaçma tutkusudur. “Bi dolaşıp gelelim” dedik, kendimizi Güloluk regülatöründe bulduk.  Aksu Ovası’nı sulayan baraj diyelim kısaca ama güzel bir piknik alanı, güzel bir mesire alanı bana göre.

Güloğlu bu sefer ben anlatmayacağım.  Fotoğraflarla baş başa bırakıp izninizi istiyorum. Çünkü cidden bu sayfayı iftarın hemen öncesinde cep telefonunu kullanarak, hem fotoğraf ayarlarını cep telefonunda yapıp, hem de yazıyı cep telefonunda ayarlayarak hallettim. Bayrama kadar bir sayfa daha yapar mıyız? Zannetmiyorum. Şimdiden iyi bayramlar diliyorum. Bayram da şekere dikkat edelim. Ben öyle yapacağım.

DSC_0034-2

DSC_0080

DSC_0061-1

DSC_0091

DSC_0103

DSC_0107-2

DSC_0112-2

DSC_0004-1

DSC_0011

NİZAMETTİN ÖZMEN