Hafta sonu, Ak Parti 6.Olağan Genel Kongresi yapıldı. bBu konuyu, siyasi düşüncelerim açısından değil yönetim mantığı açısından değerlendireceğim..  Sivil Toplumda(Antalyalılar Derneği ve Antalyalılar Evi) Kamuda (Kültür ve Turizm Bakanlığı ve 10 Cumhurbaşkanımız sayın A.N.SEZER dönemi), özel sektörde yarı zamanlı yöneticilik yapmış birisi olarak; iki olay hakkında bir iki şey yazmak istedim. İlki, Ak Parti Kongresi, diğeri ise, Sarıgül, H.Özkan ve C.Kaftancığlu'nun İstanbul gizli toplantısı) -Bir Önceki Kongreyi de izlemiştim. Organizasyonu, yapılışı ve sonuçları ile, bunu da haberlerden izledim ve okudum. Dediğim gibi kim seçildi, niçin seçildi, neler oldu?

Bu konuda söylenecek çok söz olabilir ama ben bir profesyonel bir yönetici ve amatör bir siyasi gözü ile olanları değerlendirip yazacağım. Kongreyi şöyle özetleyeyim. R.T. Erdoğan, ulusal-uluslararası ilişkileri ile bir hedefi olan ve ona doğru yürüyen bir siyasidir. Kongreye, yakın ekibi ile düşünüp planladığı listesi ve aklında ki hedefleri ile geldi. Listeyi ortaya koydu ve hazirun'a/kongreye delegelerine onaylattı, önce Cumhurbaşkanlığı Külliyesine, sonra da Ak Parti Genel Merkezine gitti

Konuyu iki acıdan ele almak gerekir. İlki DEMOKRASİ açısından, diğeri ise profesyonel yönetim mantığı açısından. Bir Think-Thank toplantısı sonrası, konu sarpa sarınca ABD'li katılımcı:"O zaman isterseniz DEMOKRASİ tanımı ile işe başlayalım dedi ve ' Demokrasi, halkın kendinin seçtiğini, kendinin yönettiğini ,....,..., SANDIĞI REJİMİN ADIDIR' "demişti.  Eğer bu gün olanları gerçek bir Demokrasi oyunu olarak alıyor isek konu başka tartışılır. Demokrasi "yersen", "seyirlik oyun" olarak alır isek, (ki ben öyle görüyorum) başka bir değerlendirme çıkar ortaya.

--Kapitalizmin bile Tekelci Kapitalist aşamaya geçtiği, Koskocaman Nissan'ı Renault'un, Şeker fabrikalarını Kocaeli dolaylarında NBŞ şeker üreten bir şirketin aldığını (daha sonra anlayacağız da) görmezsek, olanları anlayamayız. Sıradan şirketlerin bile CEO (CEO (Chief Executive Officer), yönetim kurulundan aldığı hedefi gerçekleştirmek için strateji oluşturup uygulayan; şirketin bugününü yönetirken yarınını da planlayan ve yönetim kuruluna hesap veren kişidir. CEO, yöneticilerin yöneticisidir.) ile yönetildiklerini bilmeyenimiz yoktur. Elbetteki koskocaman şirketlerin bile her şeyini etkileyen ve belirleyen DEVLET gibi bir yapının amatörce yönetilmesini beklemek, safdillik değil ise, DEMOKRASİ OYUNCAĞININ bir oyuncusuyuz demektir. Ben kamuya başladığımda bir yıl KAMU nedir, o öğretilir idi. Bir şeyi bilmeden, anlamadan onu yönetmek, onun için kararlar almak hiç bir çağdaş yöneticinin aklının alacağı şey değildir. Askerlik yapan herkes bilir. Eskiden Askeriyede ve Kamuda hiyerarşi vardı. Bir önceki aşamayı aşmayan (ki her aşanın haklı-haksızlığı tartışılsa da) yükselemezdi.

--Günümüzde büyük kuruluşlar, yönetim kademelerini MULTİ DİSİPLİNLER ARASI YÖNETİM denilen bilimsel yöntemler/eğitimler uygulayarak, sahada da deneysel uygulamalar içinde tutularak yapmaktadır. Bir çok aile şirketinin yönetimlerini, Profesyonel yöneticilere (CEO) devretmelerinin nedeni de budur. Hal böyle iken, koskocaman bir Devlet yapısını, Devlet ile ilişkisi sadece mahkeme, karakol ve vergi dairesi olan kişiler ile yönetilmesini beklemek pek saflık olsa gerek.

--Önceki dönemlerde MV olan bir arkadaşıma, 'siz de neden, bazı Devletlerin yetkilileri görüşüp, CHP'yi anlatmıyorsunuz" dediğimde,bunu soran arkadaşım Milletvekiline, bir ABD'li yetkilinin yanıtı:"biz de bu adamı(R.T.Erdoğan) istemiyoruz ama, siz de yüzde 35'lik seçmen bazında değilsiniz ki. Biz de mecburen yüzde 35 seçmen bandında kim var ise onun ile ilişki içindeyiz"

--Bir parti, daha kendi seçmenine bile güven verememiş iken (Ki fotoğraflarda var, bir kişinin adı, YSK'ya gider iken "DUYGUSAL" olarak değiştiriliyor ise) demokrasi, güven gibi söz etmek fantazi olsa gerek. Hele hele CHP gibi bir partiyi ilkelerinden uzaklaştırarak hallaç pamuğu gibi atan kişiler, İstanbul'da bir toplantı yapıp, hangi belediyeyi nasıl paylaşalım oyununu demokrasi, iktidar çıkışı olarak algılamak, benim zeka sınırlarımı aşıyor. Özet, R.T.Erdoğan, beğenelim, beğenmeyelim, siyasi bir projeleri olan kişidir. Bunun için de kimin ile nerede ne yapılması gerekiyor ise onu profesyonelce yapıyor. Yönetim mantığı ve profesyonel yaklaşımını kutluyorum, sorun, yoksul halkımızın inanç, yoksulluk ve çaresizliklerini kullanarak, ulusal ve uluslar arası sermaye guruplarına ülkenin ve yoksul halkın birikimlerinin peşkeş çekilmesi. Kapitalist sistemde de bu böyledir.

--Unutmayın Kapitalizm, bir sömürü düzenidir. Her düzen de kendi sistemini kurar ve yönetir.

--Siz/Biz/Ben hangi sistemi savunuyorsunuz/sun/um ve bunu için ne yapıyorsunuz da, mevcut sistem ile entegre olmuşları eleştiriyorsunuz?  Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz. Nerede, nasıl ve kimler ile yanlış yapıyoruz sorularına yanıt bulmadan bir çıkış yok. Olmaz da. Atatürk ve Arkadaşlarını kurduğu Devrimci Sol/Sosyal Demokrat bir parti, liberaller ve gizliden Atatürk düşmanlarının elinde oyuncak olmaya başlamış ise iki kere düşünmek gerek. "Hiç bir mazeret, başarının yerini tutmaz" M.K.Atatürk.