Ülkenin döt bir yanı "Karaoğlan, Umudumuz Ecevit, ....." diye coşuyor, dağına taşına adeta tarih yazılıyordu; siyaseti tanıdığımı ilk çocukluk yıllarında.

--Belediye İşhanı’nın terasında Antalya Gençlik Örgütü(ANT-GÖR) diye bir mekan var ki, girenden çıkandan geçilmiyor.
--Hele bir de duvarına dünyanın ilk Devrimcisi, Ateşi tanrılardan çalıp halkına/insanlığa veren adam PROMETHEUS'un duvar resmi var ki, sanki Antalya’yı kötülüklerden koruyor ve aydınlık günlere sırtında taşıyordu.
--Derken bir Eylül sabahı ne tanrılar, ne tanrılar ile bile savaşan Prometheus kalıyor, ne de halkın gencecik çocuklarının eğitim ve güzel günlere umut saçan gençlik örgütü ANT-GÖR.
--Hey benim güzel memleketim, Antalya’m hey.
--Sen ki, bir kıyında tanrıların dağı Olympos’u taşırken, sırtında da Torosları, Atatürk'ümün dediği KIL ÇADIRLI yörüklerini, zeybeklerini, efelerini, Türkmen delikanlılarını taşırsın.
--Hey gidi koca tarih baba hey.
--Sen, ne koca yürekli, bilge şeysin öyle.
--Sen ki, Tanrıların dağı Olimpos (ki bu Atina’daki) da, tanrıları doğuran Tiranlar ile, tanrıları bile biri birine kırdırmışsın.
--Titanlar Rhea ile Kronos'un oğlu olan Zeus'u, çocuklarını tahtına göz koymasınlar diye yutan Titan Kronos'dan, Annesi Rhea kaçırmış ve saklamıştır.
--Zeus'da babasını yenerek TİTANLARIN İKTİDARINA son vermiş, tahta oturarak TANRILARIN BAŞI olmuştur. Ama;
--İktidar güç demektir, birlerinin ezilmesi, birlerinin saltanat sürmesi demektir. Ama bir farkla.
--Sizin kendinizi uyanıp sanıp, bizi aptal yerine koyduğunuz Devrimcilerin iktidarları hariç.
--Dünya'nın ilk Devrimcisi sayılan PROMETHEUS, ateşi Babası Tanrı Zeus'dan çalıp, halkına, yani sizin gibilere verdiği için günlerce kızgın güneş altında işkencelere dayanmış, eli kolu kayalara zincirlenmiş, kartalların ciğerini yemeleri beklenirken, o kartalın ciğerini yemiştir.
--O'nun, "Zeus tahtan düşmedikçe, benim işkencelerimin sonu yoktur" diye attığı çığlıklar, bu gün bile sağır kulaklarda çınlamaktadır.
--Evet, Zalim Zeus'lar olduğu sürece, Halkın ve Halkın yanında olan Prometheus'ların acıları dinmeyecektir.
--EyyyAntalyam! Antalyalı CHP'lilerim, Demokratlarım, Aydınlarım, Antalya'yı öyle güllük gülistanlık bulup, yerel iktidarı elinizde bulup har vurup harman savurduğunuza bakmayın
--Bu günlere öyle kolay gelinmedi. Bu gün yerini bile bilmediğiniz Kadınyarı'nın yakında ki Hapishanede biz çokkkk bedel ödedik.
--Çocukluk yıllarımızı, gençliğimizi sokaklarına, Antbirlik'ine, Ferro-Krom, Pil, Dokuma Fabrikalarının işçi direnişlerine harcadık. Sizin öyle "Bedava mal bulmuş Mağribî" gibi harcadığınız her şey için çokkk bedeller ödedik.
--Herkes aklını başına alsın. Sanmayın ki sizden önceleri olmadı parti ve yerel yöneticiler olmadı. Kahrından ölmedi.
--Farkında değilsinizdir ama oralardan tarih yazarak Selahattin Tonguçlar, Bekir Kumbullar, 
Mustafa Akaydınlar, Süleyman Evcilmenler geçti de bu gün hiç birini görmüyor, duymuyorsunuzdur.
--Kahrından ölenlerin anıları önünde saygı ile eğilip, bu yazıyı da onların mücadelelerine bir vefa olarak adayayım.
--Amacım tarih dersi vermek, ya da bir ara Antalya'nın en "solcu gazetecisi" nin, çok önce beni aşağılamak için söylediği "gel Antalya'da gazetelerde yaz" dediği mantık ile yazmak değil.
--Her şey için bir bedel ödenmiştir tarihte. Herkesin soylu olmasını bekleyemeyiz ama, tarih bilmek, öğrenmek insani bir şeydir. Solcu, Devrimci, Aydın tavrıdır.
--Öyle iktidarı eline alanlar hemen şımarmasınlar, padişahlar bile para verip kendilerine "Mağruru olma Padişahım, senden büyük Allah var" denilen bir geçmişimiz vardır. Hoş pek dinlemesek de
--Çok farklı bir tarihi siyasi süreç içindeyiz.
--İktidarı elinde bulunduranlar da, iktidara alternatif olanlar da, akıllarını başlarına toplasa iyi olur. Özellikle, hepsi (buradan öyle görünüyor) benin dostum arkadaşım olan Belediye Başkanları, İl-İlçe yöneticileri, seçim süreci olduğu için Adaylar, aday adayları, taraftarları biraz sakin olup etraflarına değil de, içlerine, yüreklerine, uslarına kulak verseler iyi olur.
--Kaybettikleri ya kaybedecekleri onların iktidarları, başkanlıkları değil, ANTALYALILARIN umutları ve aydık-güzel yarınlarıdır.
--Antalya'ya, Antalya'lılara kıymayın efendiler.
--Bu topraklar, bu insanlar çok bedeller ödediler. Acılar çektiler.
--Hırslarınıza, ihtiraslarınıza Antalya’yı kurban etmeyin.
--SİZ DE EY SEVGİLİ HEMŞEHRİLERİM. Artık biraz uyanın ya. Ayıp, o kadar olana, talana ve yalana daha ne kadar sesiz kalıp; Kazanda kaynayan kurbağalar gibi, Antalya’nın sıcak kışında yarınlarınızın harap olmasını, daha sonra da "ahlamayı, vahlamayı "mı bekleyeceksiniz.
--Olanlar, ne Antalya'ma, ne de Antalyalıma yakışmıyor.
--İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif'in dediği gibi: "Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır."
--Antalya sahipsiz değildir. En azından kendi adıma. Satılmışlar, beynini, yüreğini, aklını kiraya vermişlere bir sözün yok. Ama.
--Atam, Toroslarda bir kıl çadırda oturmuş, sizi izliyor. Haberiniz olsun. Antalya'ya, Antalya CHP'ye, Antalyalıya, Antalya'nın geleceğine kıymayın efendiler.