Melas’ta mevsimsiz hüzün….


Karmakarışık duygularla bindi otobüse masalcı Antalya’dan. İstikamet Manavgat, menzil yine ırmak kenarı. Şükrü Sözen’e birkaç gün önce “Bi kahve içelim” demişti, “her zaman” demişti. Niyazi Nefi Kara döneminde hizmete açılan emekli kahvesine uğradı, güzel bir kahve, yanına yaşananları sindirebilmek için soda aldı masalcı. Her ölüm erkendir… Mevsim algısı da değişir. “Bu yıl yaz gelemedi” diyen de biziz, yerine göre “havalar da serinleyemedi” diyende. Ama bu mevsim öyle değil, ilkim değil, duygu.

Övünmek gibi olmasın Manavgatlıdır Masalcı… Nerede olduğu önemli değil, toprağıdır Manavgat. Fiziksel olarak uzak kalsa da masalcı, bir yanı hep Manavgat’ta dır.
Bu yıl bambaşka bir yaz sezonu yaşadı Manavgat. Kiminin geleceği yandı, kiminin yüreği. Evet, anladınız onu.
Masalcı Akay Şenel’i, Zeynel Şenol’u, Şükrü Sözen’i yakından tanıdı. (Sahi bizim sol cenah, Zeynel Şenol’un TRT’den emekli olduğunu, Klasik Türk Müziği’ni çok sevdiğini, hatta geniş bir koleksiyonu olduğunu bilmezsiniz değil mi?)

Hepsiyle derin sohbetleri oldu. Sadece Belediye Başkanları mı? Unuttuk mu Ahmet Boztaş’ı.
Hamdolsun hiçbiri ekonomik değildi. Şükrü Sözen yola çıkarken “Gel buraya, takacağım kravata bile sen karar vereceksin” dediğinde “Oğlumun müzik eğitimi önemli, Manavgat’ta olanaklar kısıtlı, ailemden ayrılamam” dedi.
Bunca uzun siyasi yolculuğunda masalcının yolu Niyazi Nefi Kara ile 1 kez kesişti. Simith Kavşağı’nda Ayhan Abay’a uğramıştı, orada.

Adaylık başvurusu yapmış, oradan geliyormuş. “Doymadın mı?” diye sordu masalcı, “Partim istedi, ben de başvuru yaptım. Malum mevcut Başkan istemiyor” dedi.
Masalcı belinden ameliyat olmuştu iki gün önce, MR sonucunu gösterdi Kara’ya. “Yürümeyi ihmal etme” dedi. Ah be Niyazi, ne olurdu senin de yolculuğun tertemiz, uzun soluklu olsaydı.
Tüm bu yaşananlardan sonra kafasına takıldı kaldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “Türkiye’yi Manavgat gibi yöneteceğiz” cümlesinden ilham mı alındı, “İşte böyle yönetecekler ülkeyi” demek için mi?

Masalcı kimsenin avukatı değil de, 40 yıllık gazeteci, yaşı 60’a dayandı, yaşadıklarından öğrendiği var. “babana bile güvenme” gibi.
İşte böyle karmakarışık duygularla bindi otobüse masalcı Antalya’dan. İstikamet Manavgat, menzil yine ırmak kenarı. Şükrü Sözen’e birkaç gün önce “Bi kahve içelim” demişti, “her zaman” demişti. Niyazi Nefi Kara döneminde hizmete açılan emekli kahvesine uğradı, güzel bir kahve, yanına yaşananları sindirebilmek için soda aldı masalcı.
“Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı.. neden sonra garsonu gördü
'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.”
Bu dizeler dolandı diline, Ahmet Boztaş’dan dinlemişti, ameliyat sonrası biraz da kısık sesiyle… “Abdurrahim Karakoç en sevdiğim şair” deyip 2 şiir daha döktürmüştü Boztaş, hem de ezberden.
Sözen ile buluşamadı, malum düğün telaşı vardı, kız babası olmanın ne demek olduğunu kendinden bilirdi.
Evet, aylardan ağustostu, ama mevsim sapsarı bir hazandı. Yakmıştı düşen ateş yaprakları, ama dalındaydı. Belki düşebilseydi yapraklar Melas’ın sularına, giderayak serinleyecekti, olur ya….
NİZAMETTİN ÖZMEN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.