Antalya’dan Kritik Çağrı: Yıkım Kaçınılmaz Olur

Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Çevre Komisyonu Üyesi ve Çevre Mühendisi Cem Arüv, çevresel izin süreçleri ve mevzuatların yaşanan felaketlerdeki etkisine dikkat çekti. Yürürlüğe giren düzenlemelerin, zamanla uygulama sahasında çeşitli sorunlara yol açtığını belirtti. Cem Arüv, “Mevzuat ne kadar sıkı olursa, o kadar çok illegal yatırım yapılabiliyor. Çok serbest bırakırsanız da gerekli önlemler alınmadan faaliyetler yapılabiliyor. Sonuçta depremler, yangınlar, yıkımlar yaşanıyor. Her iki uç da sakıncalı. Bu nedenle izin süreçlerini yeniden masaya yatırmak, analiz etmek ve uygulanabilir bir yapı kurmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Tüm Türkiye Hassas Yöre Kabul Edildi”
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Çevre Komisyonu Üyesi Cem Arüv, “Mevzuatların çıkış tarihlerine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir tanesi Zeytinciliğin Islahı Hakkında Kanun, 1995 tarihli. İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik de 1995 tarihli. ÇED Yönetmeliği 1993 tarihli, 1997’de değişiklik yapılmış. Tarım alanlarının tarım dışı kullanımına dair yönetmelikte 2000 yılında değişiklik olmuş. Bu mevzuatlara genel olarak baktığımızda, 1993-1997 yılları arasında izin süreçlerinin temelini oluşturan mevzuatların tamamının yayınlandığını veya güncellendiğini görüyoruz. Mesela ÇED Yönetmeliği ilk çıktığında sadece hassas yörelerde geçerliydi. Ancak 1997’de yapılan değişiklikle tüm Türkiye hassas yöre kabul edildi ve bütün faaliyetler için geçerli hale geldi” şeklinde konuştu.
“Yatırımcılar Çok Zorlandı”
Mevzuatların sıkı olması nedeniyle yatırımcıların zorlandığını belirten Arüv, “Zeytin Kanunu’nun 20. maddesinde değişiklik yapıldı ve üç kilometrelik alan içerisinde hiçbir faaliyet yapılamaz hale gelindi. Tarım alanlarının tarım dışı amaçla kullanılmasına dair yönetmelikte, süreç köy hizmetlerine başvuru ile başlıyordu, oradan tarıma, tarımdan bakanlığa, sonra tekrar tarıma, tekrar köy hizmetlerine ve sonrasında müracaat yapılan kuruma görüş bildiriliyordu. Yani oldukça karmaşık bir silsile vardı. İş yeri açma ruhsatlarında da yer seçimi, tesis kurma izni ve açma izni olmak üzere üç ana başlık vardı. Bu aşamaları geçtikten sonra ruhsat alınabiliyordu. Bu izin mevzuatlarının çoğu 1990’lı yılların ortasında yürürlüğe girdi ve o dönemde bu mevzuatları uygulamak isteyen yatırımcılar çok zorlandı. Bazıları tamamen kilitlendi, faaliyetlerini gerçekleştiremediler. Çünkü bir kurumdan görüş almak aylar sürüyordu” şeklinde konuştu
“Yatırımlar Kitlendi”
Mevzuatlar nedeniyle yatırımların kitlendiğini ifade eden Cem Arüv, “Bu mevzuatların uygulamasının neden olduğu sorunlar, 2001-2003 krizine sebep oldu. Yatırımcıların parası, heyecanı vardı ama mevzuat uygulamaları nedeniyle yatırımlar kilitlendi. Bu nedenle çok sayıda itiraz geldi ve 2003’ten sonra mevcut iktidar bu itirazların muhatabı oldu. ÇED yönetmeliğinde, ruhsat yönetmeliğinde değişiklikler yapıldı. Zeytin Kanunu’nda değişiklik yapılmak istendi, kısmen yapıldı. Tarım alanları için toprak kanunu çıkarıldı. Çalışma Bakanlığı’ndan alınan işletme belgesi kaldırıldı. İş sağlığı ve güvenliği kapsamında yeni uygulamalar geldi” şeklinde konuştu.
Antalya Hisarçandır'da Çevre Zaferi! Ormandaki Kalker Ocağına Patlatma İzni Çıkmadı
“İyi Niyetli Uygulamalar Eleştirildi”
1990’lı yıllarda iyi niyetle yapılan mevzuatların itiraz ve eleştirilere maruz kaldığını ifade eden Arüv, “Bu değişikliklerin tamamı son 20-22 yıl içerisinde yapıldı. Ancak bu değişikliklerin tamamı, 1990’lı yıllarda yayımlanan mevzuatların uygulamalarına yönelik itirazlardan kaynaklandı. O dönemde iyi niyetle hazırlanan mevzuatlar, uygulamada sürekli eleştirilere maruz kaldı. Bu nedenle iktidarlar bu mevzuatları sadeleştirmek ve kolaylaştırmak için adımlar attı. Ancak bazı yönetmelik maddelerini ana metinden çıkarıp ek bölümlere koydular. Ana çatı korunmak zorunda kaldı. ÇED yönetmeliği artık belirli sürelerde tamamlanabilecek bir hale geldi. Tarım dışı amaçlı kullanımlarda valilikte kurulan il koordinasyon kurulu karar veriyor. Ruhsatlar artık çok daha rahat alınabiliyor. Farklı izinler çevre izni altında tekleştirildi. Tüm bu adımlar, faaliyetlerin önünü açmak için atıldı” dedi.
“Yıkımlar Yaşanıyor”
İzin süreçlerinin gözden geçirilmesi gerektiğini aktaran Arüv, “1990’lı yıllarla bugünü kıyasladığınızda, şu anda izin süreçleri oldukça basit ve kolay hale geldi. Örneğin, 1995 yılında bir sanayi tesisi için 867 imza gerekiyordu. Şimdi dijitalleşme ile bu sayı azaldı. Eskiden 18 yılda tamamlanabilecek bir süreç şimdi 2-3 yılda tamamlanabilir hale geldi. Ancak burada şunu da belirtmek gerekiyor: Mevzuat ne kadar sıkı olursa, o kadar çok illegal yatırım yapılabiliyor. Çok serbest bırakırsanız da gerekli önlemler alınmadan faaliyetler yapılabiliyor. Sonuçta depremler, yangınlar, yıkımlar yaşanıyor. Her iki uç da sakıncalı. Bu nedenle izin süreçlerini yeniden masaya yatırmak, analiz etmek ve uygulanabilir bir yapı kurmak gerekiyor” şeklinde konuştu.
Antalya Müzesi Yıkılıyor! Müze Alanına ve Çevresine Oteller mi Geliyor?
“Yıkım Kaçınılmaz Olur”
Her mevzuatın bölgeye uygun olmayacağını belirten Arüv, “Bu süreci doğru okumazsak ya kriz yaşanıyor ya da yıkım. İkisinin ortasını bulmak gerekiyor. Bilim, mühendislik ve mevzuat birlikte çalışmalı. Sağlıklı yapılar, doğayla uyumlu çevreler oluşturmalıyız. Aksi halde kriz ve yıkım kaçınılmaz olur. Bu nedenle kamu yönetiminde ve mevzuat uygulamalarında ciddi reformlar gerekiyor. Türkiye’deki izin süreçlerinin ayrıca planlanması gerekiyor. Her mevzuat her bölgeye uygun olmayabilir. Bu yüzden bölgesel farkları da dikkate alarak değişiklikler yapılmalı.” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.