Dünya Turizm Örgütü verilerine göre en fazla turist ağırlayan şehirlerden, Antalya. Hatta Türkiye’den çok tanınırlığı var…

En çok yabancı ziyaretçi çeken il olmanın yanı sıra, en çok yabancılara konut ve gayrimenkul satışı yapan da bir il…

Turizm tesisleri ve ağırladığı yerli-yabancı misafirin yanı sıra ülke ekonomisine sağladığı katkıyla da öncü bir il…

Tarımın başkenti, yaşsebze ve meyve ambarı. Kesme çiçek denince akla gelen ilk il…

Tarihi ve doğal güzellikleriyle cennetten bir köşe…

Ama aynı zamanda doğayı tahrip eden yatırımlarda da öncü konumda…

Kent, git gide betonlaşıyor…

Rekreasyon alanları dışında büyük yeşil alanlarımız, merkezde hemen hemen yok. Bir tek Vakıf Çiftliği var…

Binlerce taş ve maden ocağı marifetiyle ormanlar kemiriliyor…

Hidroelektrik santrali adı altında mikro HES’lerle sularımız hapsediliyor…

Tarım ve orman alanlarına yapılan tesislerle çevre tahrip oluyor…

Ve yetmiyor alışveriş merkezi ve beş yıldızlı turizm tesisi sayısında rekor kıran Antalya’da tarihi de gözden çıkarıyoruz…

Neredeyse ören yerlerini, tahsis edeceğiz…

Ki antik kent sınırında tesis izni vermek de bunun ayak sesleri olsa gerek…

Buradan Antalya Eşgüdüm Kurulu’nu tebrik ediyorum…

Phaselis Antik Kenti’nde yapılmak istenen kıyıma baştan engel oluyorlar…

Bugün dava açılıyor…

Kurul Başkanı Av. Abit Küçükarslan, şahsında hepsini kutluyorum…

Ve merkezi hükümetle yerel yöneticilere bir hatırlatmada bulunmak isterim…

Antalya’yı Antalya yapan doğal ve tarihi güzellikleridir. Bunları yok ederseniz, yok olmasına göz yumarsanız Antalya da Türkiye ekonomisine katkı sağlayan o çark da biter…

Dünyada turizmin ana unsuru tarihi ve doğal güzellikleri koruma anlayışı varken, bizdeki bu yok etme adımlarını anlamakta zorluk çekiyorum…

Gerçi şaşırmıyorum kapitalizm herşeyi satıyor…

Ama halk ve duyarlı demokratik kitle örgütleri bu satışa engel olmaya devam edecek…

Tabii gücü yettiğince…