Antalya Valisi Ersin Yazıcı, Akdeniz Gerçek Gazetesi Muhabiri Nizamettin Özmen ile gerçekleştirdiği söyleşide “Antalya afete hazır mı?” sorusunda topu yerel yönetimlere attı: “Mazeret üretiyorlar.”

1999 Marmara depremi doğup büyüdüğünüz coğrafyadaydı. O depreme nerede, hangi koşullarda yakalandınız, birinci derece akrabanızı kaybettiniz mi?

Marmara Depremi 17 Ağustos 1999’da yaşandığında Artvin Ardanuç Kaymakamı olarak görev yapıyordum. Babamın köyü Düzce Gümüşova. 5 kişi öldü. Aralarında büyük amcam ve oğlu vardı. Köyüme 1 hafta sonra gelip birkaç gün kaldım. Sakarya ve Kocaeli daha fazla ölü vardı, orası gündemdeydi. Aradan aylar geçti arama kurtarma başta devlet gücü zayıf kaldı. AKUT vardı, yetersizdi.

 

Düzce Depremi oldu ardından. O zaman nasıldı durum?

 

Evet, Ağustos enkazı kalkmadan bu kez 12 Kasım Düzce Kaynaklı depremini yaşadık. Halam ve oğlunu kaybettim. O sırada Muş Vali Yardımcısı olmuştum. Oraya da geldim, görevli olarak kalmak istedim ama bakanlık izin vermedi. Düzce’de aradan birkaç yıl geçmesine rağmen hala enkaz kalkmamıştı. Enkazların yanından geçerken travmayı yeniden yaşadık. O günün koşulları öyleydi. Pisko destek zaten yoktu. Mustarip olduk.

 

Görev yaptığınız yerde idareci olarak neler yaptınız?

 

Yurdun tüm köşesinde olduğu gibi çalıştığımız yerde de yardım kampanyaları yaptık. Yakınlarım uzu süre çadır kentlerde çok kötü koşullarda yaşadı. İyi ki hayırsever vatandaşlarımız var. Üstüne düşeni her zaman yaptı. Depremden 20 gün sonra Gölyaka da hala ceset kokuları vardı. Bina enkazları o haliyle yıllarca öylece kaldı.

 

Gelelim 2023’e. 6 Şubat sabahı Marmara’nın 10 katı büyüklükte diyebileceğimiz bir deprem yakaladı. Gerek bireysel, gerek idareci olarak ne hissettiniz, neler yaptınız?

 

Tabii geçmişten ders aldık, daha hızlı hareket etmek, devletin imkanlarını seferber etmek özellikle de organize olmak gerekiyordu. Deprem sabahı ilk olarak AKTOB Başkanı’nı aradım. “Konuklarımız gelebilir” dedim. İlk gün öğleden sonra kriz masasını topladım, “Önce misafirhane” dedim, 1 ay boyunca hemen her gün kriz masasına bizzat katıldım. Bize verilen rakamlarla 250, Ankara’ya göre 300 bin kişi geldi.

Belek ve Alanya’da Salı günü toplantı yaptık, otelcilerimiz “Evet” dedi ama otellerin çoğu kapalıydı, müteşekkirim. Büyük çoğunluğu otelleri açtı, personel yoktu, Mart sonu Nisan 15 dedik. Otellerin hiçbiri para almadı. Küçük oteller kapalı ve tadilattaydı yemek veremeyecek olanlar için belediyelerimiz ve öğretmenevimiz devreye sokuldu.

Yurtlar, misafirhaneler, otelde kalanlara giysi lazımdı. STK’larla, başka platformlarla buluştuk. Buraya gelen depremzedelere öncelikle iç çamaşırı terlik olmak üzere eksikleri tamamladık. 250 bin kişi resmisi 230 bin kişiydi. Tamamına ulaştık. Dertleriyle dertlendik. Kızılay’ın da yardımıyla evlere konuk ettiğimiz depremzedeler için ailelere para, eşya ve erzak yardımı yaptık.

İlk başta Maraş verildi bize.  500 otobüs yolladım, yetkililere “siz tahliyeyi sağlayın” dedim. Turizmciler ve taşıma şirketlerine de müteşekkirim. Ücretsiz taşıdılar. Uzun süre tırlar da ücretsiz taşıdı.

AFAD Antalya’da iyi bir sınav verdi sanırım…

AFAD’ın Masadağı’ndaki merkezi yetmedi, depremin 2. günü 10 bin kişilik spor salonu kriz merkezi oldu. Gelen eşyalar tasnif edildi. Başta gönüllülerimiz vardı her yaştan, özveri ile çalışan hepsine bir kez daha teşekkür ediyorum.

 

Konaklama çalışmasında sıkıntı yaşandı mı?

 

Cumhurbaşkanımız depremzedelere “Antalya ve Alanya’ya gidebilirsiniz” dedi. Beklenti yükseldi ama otellerimizin çoğu kapalıydı. Ufak tefek şikayetler oldu. Isparta ve Burdur gibi çevre illerdeki misafirhane ve KYK’lara Ankara’nın izniyle misafirlerimizi gönderdik.

Kimseyi aç açıkta bırakmadık, otelcilerimizde ellerinden geleni yaptı. AFAD’ın da başta müdürü olmak üzere ekibin büyük bölümü Hatay’a görevlendirilmişti. Bu süreçte özellikle sosyal medyada ilimizi zorda bırakacak bir sıkıntı yaşamadık. Bunun için mutluyum, herkese teşekkür ediyorum.

 

Peki geri dönüşlerde tablo nasıl?

 

Çok az sayıda kalan oldu. KYK yurtlarında7 bin, misafirhanelerde 4 bin kişi var. Otellerde de az var ama çoğu orada istihdam edildi. Manavgat yangını bizim için tecrübe oldu. Allah bir daha göstermesin. Herkes samimi çalıştı. Yardım kitlesi çok farklıydı. Sadece deprem tek başına bir travma. Eşimin tüm ailesi Düzce’de. Yıllarca o travmayı atamadığını gördük. Ufak tefek şikayetler olacaktı, oldu da. Bu birazda depremzedenin eğitimi, yaşam kalitesi, vicdanı ile ilgili.

Genele bakacak olursak bu depremde 3-5 günde her yere ulaşıldı. “Enkaz kalksa ne olur” demek o kadar kolay değil. Biz yaşadık. Bence hükümetimiz alana başarılı bir müdahale etti. Bu kadar büyük alana daha erken olamazdı. Bayramda Osmaniye’ye gittiğimde gördüm. İnsanımız çadırda, prefabrikte yaşıyor ama devlete güveniyordu. Samimi bir gayret içinde olunduğunu biliyordu. Devletim adına mutluyum. STK’lar çok iyi çalıştı, gurur duyduk.

 

Döneminizde yangın, deprem, sel ne varsa yakalandık. Şu anda Antalya iklim krizi dahil olası afetlere ne kadar hazırız?

 

Depremle ilgili olanı Büyükşehir’e sorun. Bina stok yapısı ile ilgili AFAD’ın çalışmaları var ama belediyeler sadece bahane üretiyor. Kentsel dönüşüm ihtiyaç mı, bilemiyorum, onlara sorun. Türkiye’de örneği çok. Ben de belediyecilik yaptım. Büyükşehir’in de, ilçenin de yetkisi var. Yeter ki istesinler. Yapacakları çok şey var.

Yangın da hep şikayet vardı. “Devlet yetersiz” dendi. Her yangında itfaiye geç geldi denildi. Geçen yıl 200’e yakın orman yangını oldu. Tarihin en büyük yangınıydı. 3 gün uyumayan, 5 gün banyo yapmamış, tuvalet ihtiyacını nerde giderdiği belli değil, bu insanlar için “yatıyor” denildi, “gitmedi” denildi, üzüldük.

Kumluca da bizi üzdü mesela. Doğal afet tamam, sel tamam ama dere 20 metreden 5 metreye düşmüş. Kendi düşmedi, müdahale var. Buna benzer kusurlarımız var. Antalya her türlü afete hazır. Öncelikle insanımızın dayanışma gücü, bizlerin yönetim becerisi ile asgari sorunla aşarız.

 

Emekli olunca Antalya’ya yerleşecek misiniz?

 

Hayır. Düzce.