Bizim kuşak iyi hatırlar, “ALIŞAMADIK” yazılı tişört giyen gençlerin uğradığı gazabı. Daha sonra her biri sadece bir harf bulunan tişört giyer olmuşlardı. Polisi görünce dağılıyorlardı filan. Yanlış mı anımsıyorum. Bunlar bir karikatür bandı mıydı?

Bizim “muhalif” duruşumuzu “öteki taraf” olarak algılıyor özellikle yeni nesil. Hayatta kendi adına bir düşünce geliştirmemiş, bişeyleri başarmak yerine başaranı alkışlayıp gölgesinden faydalanmış olanlara kendimizi anlatamıyoruz.

Evet, biz bu düzene alışamadık. Yeni yetmeliğimizde kaos vardı. Evet 1975-80 arası dönem. Sonra ihtilal geldi. Arada “kalan sağlar bizimdir” tablosu sergilendi. 1950’de başlayan “merkez sağ” mı, “Ilımlı İslam” mı adını sen koy, o yönetimlerle yola koyulduk.

Burada bir siyasi parti değil hedefimiz. Kişi de değil. Sadece sistem ve üstümüzdeki baskı, “yarın kaygısı.” Evet evet siz bize “endişeli modern” diyordunuz belki.

Biz geçtiğimiz referandum öncesi “evet” denirse “kaos” olacağını savunuyorduk. “Ilımlı” kardeşlerimiz ise malum gücü daha güçlendirerek şaha kalkacağımızı sanıyordu, çünkü o düşünmüyor, önüne koyulana yeşilleniyordu.

Referandumun hemen ardından “Partili Cumhurbaşkanı” girdi hayatımızın tam ortasına. Tam da öngördüğümüz gibi. Nasıldı o Genelkurmay Başkanı’nın sözü? “Şak diye söyler, tak diye yaparım” mıydı? Şimdi biri söylüyor, herkes ona uymak zorunda. İyi ki diktatörlük değil sistem. Öyle olsa “sıkıysa uyma” diyeceğim.

Sahi adeta “tükürdüğünü yalarcasına” dün söylediğinin bugün tersini yapmasına alıştıklarımız ülkeyi apar topar seçime götürüyor. Korku dağları sardı, biliyoruz da, birileri hala “kutsama” derdinde. Ne verdiler de korumaya çalışıyorlar durumu? bilmiyorum.

Siyaseti vazgeçtim. “Erken” değil, “baskın” değil, “korku” da demeyelim, “keyfi” seçim için gencecik fidanların sınav süreci değişti biliyor musun?

Ve hiçbir uzman bunu konuşmuyor. Sahi Canan Karatay Hocam, gençler bu süreci sindirmek için ne yiyecek, ya da ne yemeyecek? Siz bari bişeyler söyleyin.