Kültür Sanat

Gezen Objektif 2: Antalya'da Baharın Büyüsü Gezen Objektife Yansıdı

Hani şu Mustafa Kemal’in Rumkuş tarafından Beydağları’na doğru bakıp; “Şüphesiz Antalya dünyanın en güzel yerlerinden biridir” dediği yer.

Abone Ol

Antalya’da turizm hareketi deniz- kum- güneş pazarlaması ile başlamış. Bunu tarih izledi. Şimdilerde eko turizm filan gibi çeşitlemeler gelişiyor. Antalya’nın yıl boyu dünyanın herhangi bir noktasındaki bahar havasını yaşadığını biliyoruz.

Bugün ilkbahar fotoğrafları var elimizde. İlkbahara nereden bakacağız? İşte önemli olan bu. Akşam saati her ne kadar “bitmeyen” çalışmalarla Kemer yolunu doğadan ayırsalar da inatla fışkırıyordu bahar doğadan…

Adrasan yoluna indiğimizde bembeyaz papatyalar akşam alacasında kendini göstermek için çırpınıyordu. İstikamet, Tanrıların Dağı, Tanrıçaların Yunağı Çıralı- Olimpos arasındaki yol üzerinden sahile varıp Tanrılara layık bir gündoğumu izlemek. Önce derenin ardından yabani irislerin, papatyaların, kır lalelerinin fotoğraflarını çekerek ilerlemeye çalışıyorum. Bir an önce sahile varmalıyım,gün yükselme vaktinde zira.

Evet, çok geç sayılmaz, kıyıdayım. Bir ara kendimizi mezarlığın orada buluyoruz, tepede….

Bir yanımızda uzun uzadıya Çıralı sahili var. Hani şu caretta caretta kaplumbağaların üreme alanı, hani yakın geçmişte turizme açılmaya çalışılan sahil. Diğer yanımızda Olimpos antik kentinin bulunduğu alanı ortadan ikiye bölen Akçay…

“Boşuna ‘Tanrıların Dağı’ dememişler buraya. Hatta Zeus tam burada gündoğumunu izlermiş sevişerek.” Diyerek mitolojik bir kurgu yapıyorum. Hayatımın en büyük Dağ Çileği ağacını burada görüyorum. Hem de dal uçlarında açan çiçekleriyle baharı selamlıyor.

Bahar vuruyor yüzüme, nereye çevirsem objektifi bi çiçek yerleşiyor kadraja. Dönüş zamanı. Düşüyoruz Antalya yoluna. Aman Allahım….. O da ne…

Küçük bir yamaç, yamaçta bir ev. Sıradan. Ama o evin bahçesinde bi renk cümbüşü ki “insan eli” mümkün değil yapamaz, işleyemez hiçbir kul böyle bir nakışı…

Böyle olurmuş “Tanrıların Baharı” demek ki…