“Aradan 79 yıl geçmesine rağmen hiç konuşmayan adam gündemi belirliyor.” Liderlik budur belki de.

Malum Milli Eğitim müfredatta Atatürk’ü “geri plana çekti” ya. Anında gündem değişti. Şimdi “TEOG” konuşuyoruz.

Ama birileri dayanamadı, Atatürk’ü yeniden gündeme taşıdı. Kim? CHP Gençlik Kolları Başkanı Musa Gül

Göçerler bölgesindeki makilik alanda; 2 metre civarında eski bir Atatürk heykeli bulundu. Görüntüyü sosyal medyaya taşıyan Gül’ün paylaşımı kısa sürede ülke gündemine oturdu. İktidara yakın kişiler gibi medyada sessizce beklemeye başladı. Şundan çok eminim ki, büyük bölümü bu işi siyasi kariyer için Musa Gül’ün planladığını düşünüyordu. Ama olmadı.

Heykelin, Varsak Belediye Binası önündeyken orada yapılan yol çalışmasında 5 yıl önce kaldırılan heykel olduğu tespit edildi. Varsak Belediyesi mi? O çok önce Kepez içinde eritilmişti zaten. Koca Varsak’ı sahiplenen Kepez Belediyesi bir bakalit heykele yer bulamamış, sahipte çıkamamıştı.

Yazdıklarımız birilerine dokunabilir. Olsun, bi daha böyle boşluk bırakmazlar belki. Olay henüz “soruşturma” aşamasında. Çevremizle konuşuyoruz. Genel kanı AKP veya Kepez Belediyesi bünyesinde arıyor suçluyu. “Hain içerde.” Bur’da hain derken Ben, Atatürk’e saygısızlık yapanı kastederim; Başkan Tütüncü kendini zorda bırakanı veya bırakanları. Ama sonuçta burada bir hainlik var.

Dokuma park Randevusu için beklediğimiz Başkan ile olayın ertesi sabah telefonda görüştük. Geçmiş olsun dileğimizi ilettik. Üzgündü, enerjisinden bişey kaybetmese de sesi kırıktı.

Bekliyoruz birlikte.

Ne olabilir mi?

Siz bu satırları okurken henüz bir netleşme olmamışsa işin ucu Fetö’ye kadar gider.

Hatta Fetö’den “akşam sabah gider” diyenlerin hayalleri boş çıkınca “Fetö olmadı Atatürk’ten yıpratalım” demiş olabilirler.

Ben işin öteki boyutundayım.

Biz Atatürk’ü fikren sevenler, karşımıza “büst” veya “poster” olarak yerleştirilen Atatürk karikatürlerinden muzdaripiz yıllardır. “Bakmak- Görmek mevzuu. Burada dikkatlice bakarsanız, eskimiş bir bakalit malzemeden yapılmış çalışma bu, kalıp döküm. “Heykel” denince aklımıza daha ciddi emekle, yontarak, kesip biçerek, ekleyip kaynatarak, döküm yaparak elde edilmiş özgün çalışmalar geliyor.

Bu heykeli onarıp bi yere koymak (bakaliti bilen biri olarak yazıyorum) yeni bir büstten daha pahalıya malolurdu. Keşke bir iççi içi kan ağlayarak atölyede parçalayıp imha etseydi de bu günkü tablo yaşanmasaydı ama “keşke” yok.

Bu işin bir sorumlusu mutlaka var. Aksi halde belediyenin deposu yolgeçen hanı mı diye sorarlar.

Şimdi bizim sosyal demokratlar “2 taşeron işçisine suçu atacaklar, işten çıkaracaklar, bi yakınına başka yerde iş verip durumu idare edecekler” gibi beklenti içinde.

Haksız da sayılmazlar. Ülkeyi sarsan siyasi cinayetlerde suçlu bulunsa da azmettiriciler bulunmuyor. Özgecan Aslan gibi tantanalı olduğu kadar gizemli cinayette katilin katilini kimin azmettirdiği hala belli değil.

Bakın son olarak Büyüknohutçu’ları katleden adam “intihar” etti. Azmettiricileri asla öğrenemeyeceğiz.

Evet, zor durum. Net olan ortada bir “saygısızlık” var. Kim ne bekledi bilmiyoruz ama zararı gören şimdilik Hakan Tütüncü.

Geçmiş olsun dostum.