Ne garip bir haldir, duygudur bu ülkede deniz olmak, deniz gibi olmak, denizi görmek!..Taaa Sabahattin Ali'den bu yana, ne değişmeyen kara yazgıymış bu. Sistem ve adamları!..
--Olmadın mı, vay haline. Allarlar, pullarlar ya atarlar ya da satarlar, hem de üç paraya. Üç paralık adamlar!..
--Ne garip duygu bu. Geçen hafta sabahın bu saatlerinde, telefonum çalıyor. Telefon Kuzenim Dr 
Mehmet Oral'dan. O kadar yoğunluğunun arasında ve bu saatte hayırdır inşallah diye düşünerek açıyorum.
--Üzgün ve kısık bir ses tonu ile "abi, Deniz bey hastaneye(çalıştığı özel hastane) geldi, burada gerekenleri yaptık ama, şimdi de İbn-i Sina'ya (akademik kadrosunun olduğu) gidiyoruz, sonra ararım" diyerek telefonu kapattı. 
--Her ne kadar Mehmet, "araştıracağız" dese de, merakım gitmemişti. 
--Sevgili Arkadaşım ve Aydın Milletvekili 
Metin Lütfi Baydar'ı, bizim Metin Hocayı arayıp daha fazla bilgi alayım dedim ve Metin Hoca'yı aradım. O da yurt içi (aydın), yurt dışı koşturmalardan yorgun düşmüş uyuyor.
--Uykusundan uyandırdım ve Deniz Bey için aradım, İbn-i Sina'ya götürüyorlar, dedim. O da, tamam birader, hemen bakacağım dedi ve telefonu kapattı. 
--Sonra, Olcay Hanım'a "buraya(hastane) neden geldin ki, eve geçseydin, akşam görüşürdük" dediğini duymamızın, gelen telefonlara şimdilik iyi dememizin ardından tam bir hafta geçti.
--Duyan geldi. 
--Niyeti öyle olanı da, şöyle olanı da geldi, gitti. Geliyor ve gidiyor hala.
--Resmi açıklamalar, gayri resmi açıklamalar, fısıltılar, aldı başını gidiyor. Deniz bey'in (ki O'nu tanımlar ya da tanıtırken, isminin önüne bir şey eklemeye bile gerek olmaz. O Deniz bey, zaten Deniz, Deniz Baykaldır.) sağlığı, geldiği günün ilk yarısından daha geri, ama hastanede ki ilk gecesinden ise çok ama çok daha iyi.
--Aslında kötü niyetli olanlar dışında ki açıklamalar yanlış değil. Yoğun bakım hastaları, orada oldukları sürece kontrol altında ama hep endişe izlenmesi gereken bir konumdadırlar. Deniz Beyinki de aynen öyle.
--Deniz Bey ile ilgili artık yaşam kaygısı değil, siyaset kaygıları konuşulsa da, çok büyük bir aksilik olmazsa; Deniz Bey'i tv'lerde görmek için bir kaç ay beklemek gerekecek.

--Bu memlekette her zaman bir kötü, kuşkulu adam/lar yaratılmış ve yaratılmaya da devam ediyor. Dün Sabahattin Ali'ler, bu gün Deniz Baykal/lar. 
--Konya Ceza Evinden, Sinop Ceza Evine sürülür ama, en güzel şiirlerini de burada, 1932-33 yılında şair.

--".......
Görmesen bile denizi,
Yukarıya çevir güzü:
Deniz gibidir gözyüzü;
Aldırma gönül, aldırma!.." diyerek.

--Evet, Sevgili Önceki Genel Başkanımız Önce, o Angora'da ki evinin penceresinden göreceksin "deniz gibi gökyüzünü". Yanında Nazın Hikmetin dediği gibi (mini minnacık bir kadın, .. dev gibi bir adam sevdi) siz hep seven, küçücük ama kocaman yürekli kadın ile.

--Bu ülkede erken öten horozu keserler, her devirde de kestiler ama, yinede bir kez daha erken ötelim bakalım.

--Bugün elbette ki Deniz Baykal hastanede, ama çıkacak. Ha beş gün ha on beş gün sonra. Çok büyük bir aksilik olmazsa da, yine siyasetin göbeğinde olacak. Hem de, devlet adamı denilenlerin sayılı olduğu bir dönemde.

--Ve bu ülkenin, Deniz Baykal'a ihtiyacı var.
--Topa girip çakacak olanları es geçiyorum Hırslarını ve çıkarlarını, ülkenin menfaatlerinin üstüne çıkaracaklardır, bu bir gerçekliği değiştirmez ki. 
--Dünya tarihinde, böyle önemli zamanlarda, köşelerine çekilmiş ne adamlar bulunup kollarından tutularak sorumlukluk üstlendirilmişlerdir. Fransa'nın Charles Do Gaulle (Dögol)'ü gibi. 
--Deniz Baykal'a da, Başkanlık sistemine geçişten sonra, çok büyük bir gereksinim vardır. Bazıları görse de, görmese de; Sevse de, sevmese de; İstese de, istemese de. Tarih, bazı şeyleri, "ramene, rağmen" ister.

--Önümüzdeki günler, güçlü bir Tayyip Erdoğan figürü karşısında, Deniz Baykal gibi güçlü alternatif bir figüre ihtiyaç vardır.
--Birileri gölgelerine bakarak yanılmasın, o kendi boyları değil, arkalarındakilerin yarattıklarıdır. Algıdır, yansımadır ama kendileri değildir.

--İşte bu nedenle, bu ülkede Deniz Baykal'a ihtiyaç vardır. Deniz Baykal'ın siyaset adamlığı tartışılabilir. Ona bir şey diyemem. Ama Deniz Baykal'ın Devlet Adamlığına söylenecek söz yok denecek kadar azdır.

--Deniz Baykal, bir Devlet adamıdır ve bu ülkenin ona daha çok ihtiyacı vardır.

--Sabahattin Ali, Sinop Mapushanesinde ki kendi duygu ve düşüncelerini bugün yaşasaydı, Deniz Baykal için aynen böyle söylerdi. Hem de:

".....
Dışarda, deli dalgalar,
Gelip duvarları yalar;
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma, gönül(Deniz) aldırma" diye.

Sen de bir an önce bu olanlara, bu söylenenlere, bu düşünülenlere bakma, aldırma, Deniz Baykal.

O dev gibi cüssen, kocaman yüreğin ve saat gibi işleyen beynin ile haydi insanların arasına. Bu Ülke ve yurttaşları seni bekliyor!..

Onlar aldırmıyorlar senin yaşadıklarına, sen de aldırma. 
Haydi koş bir an önce Angora'ya.,
Sonra, Tv'lere , gazetelere
Sonra, sonra meydanlara.
2019'a şurada ne kaldır ki?

Anadolu da bir özlü söz vardır, derler ki:
"Yiğit, düştüğü yerden kalkar!.."

Haydi, haydi sen de, Deniz Baykal!.. Bir kere daha!..
ÖNCELERİ KAÇ KERE, KALKTIĞIN GİBİ!..