Antalya denildi mi akla turizm geliyor..

Çok sayıda kişi ekmek yiyor bu sektörden.,.

Kriz dönemleri dışında Antalya, Türkiye’nin turizmde lokomotifi oldu..

Patronlar çok çalıştırıp, az para verse de yarım milyona yakın kişi turizm sektöründe çalışıyor.

Taksi esnafı da, üretici de, tekstilci de turizm pastasından pay alıyor..

Dahası doğrusu alıyordu..

2015 sezonuna kötü başladık..

Rusya’daki ekonomik kriz Almanlardan sonraki en önemli müşterimiz olan Rus turistlerin ayağını çekmesine neden oldu.

Tüm bunlara bir de terör belası eklenince sıkıntı büyüdü..

Önceki sezonlarda turistik tesislerin neredeyse tamamı şortta, yani tam kapasite çalışıyordu..

Bu sezon ise yüzde 50 kapasite ile çalışan işletme sezonu zararla kapatmamanın yöntemlerini alıyor.

Son terör olayları ise karamsarlığı artırdı..

Özellikle Avrupa ülkeleri vatandaşlarına ‘Türkiye’yi gitmeyin’ uyarısı yapmaya başladı.

‘Bacasız sanayi’ olarak da tariflenen turizmde kayıp şimdiden milyon dolarlara ulaştı.

Bu sezona iyi başlamadık ama kendi ayağımıza da ateş etmekten geri durmadık..

Turisti ‘yolunacak kaz görme’ saplantısını aşamadık..

Turizm pastasının tamamını yemek isteyen turizmciler, acenteler ve rehberler aracılığıyla turiste, “ Antalya merkezine inmeyin, size kayıp atarlar, ayıplı mal satarlar, güvenlik sorunu yaşarsınız” türünden son derece kaygı verici mesajlar ilettiler.

Bununla sınırlı kalmadı yanlışlıklar..

Hanutçular kol geziyor…

Gasp ve hırsızlık olaylarının ardı arkası kesilmiyor.

Suriyeli sığınmacılar yarı bir konu..

Saymakla bitmez yanlışlar..

Son örnek de Antalya’nın ‘Altın Elma’ ödüllü tarihi Kaleiçi’ni fuhuş bataklığı gibi gösteren haberler..

Tam sezonun ortasında ‘patlatılan’ bu tür haberler, Antalya’nın ve Antalya’nın çekirdek kenti olan Kaleiçi’nin imajına ciddi anlamda darbe vurdu..

Kaleiçi Birliği Derneği Başkanı Haşim Kılıç, Akdeniz GERÇEK’e yaptığı açıklamada, 4 yıl önce meydana gelen bir olayın görüntülerinin bugün olmuş gibi servis edilmesinin, Kaleiçi’nin Antalya’nın fuhuş merkezi, uyuşturucu merkezi, aykırı tiplerin sığınma merkezi olarak gösterilmesinin büyük kötülük olduğunu söyledi.

Elbette Kaleiçi güllük gülistanlık değil..

Yanlış yapan da var, bölgenin imajına zarar veren eylem ve söylemlerde bulunanlar da var..

Kaleiçi esnafları, bu tarihi mekanı eski görkemli günlerine döndürmek, herkesin huzurlu gezip, alış veriş yapmasını, eğlenip, dinlenmesini sağlamak için özveride bulunuyor..

Bunun için de bir çatı altında buluşup, eski kötü günlerin izlerini silme çabasını gösteriyorlar..

Otokontrol sitemini uygulamaya çalışıyorlar.

Kötü başlayan sezonda kepengini siftah etmeden kapattıkları bir süreçte, 4 yıl önce, yani dernek kurulmadan önce yaşanmış bir olayın Antalya’yı mal edilmesinden son derece rahatsız olduklarını söylüyor esnaf..

Olayın bir başka çarpıcı yönü ise Antalya’nın ve Kaleiçi’nin bir fuhuş, uyuşturucu bataklığı gibi gösteren haber ve yorumla karşılık İl yönetiminin ve yerel yönetimlerin suskun kalması.

Antalya, büyüme sancıları çekiyor..

Antalya, sağlıksız büyüme ile birlikte bu tür haberlerle ciddi anlamda imaj kaybına uğruyor..

Bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmak, Antalya’nın ve Kaleiçi’nin imajını tehdit eden bu tür olaylar için gerekli önlemleri ivedilikle almak gibi bir anlayışı hızla benimsemek gerektiğini vurgulamaya bilmem gerek var mı ?

Aklımızı başımıza alalım..

‘Adam sende’ anlayışını aşalım..

Kulağımızın üzerine yatarsak, olayları gelişine bırakıp, günü kurtarma anlayışında ısrar edersek, yarın çok üzülürüz..

O zaman da iş işten çoktan geçmiş olur..