Estetiğe farklı bir açıdan bakarak, ilerleyen süreç içinde sanat, sanatta estetik konularına değinmenin iyi olacağını düşündüm…Bu düşünceden hareketle Kant’ın estetik görüşleri ile başlamak istedim…

      Kant ‘a göre estetik yaşamın temel öğesi beğeni yargılarıdır. Yargı yetisi ancak aklını kullanabilen varlıklar da bulunabilir. Üstelik, estetik yargı için kullanılmamış bir zeka da eksiktir. Varlıkları bir araç olarak görmek yerine, başlıbaşına bir değer diye kabul etmek Kant’a göre aklın önemli durumlarındandır. İnsanda doğal olarak bulunan, bir şeyi yapabilme gücü, doğal yatkınlıklarından biridir. Bu yeti yalnızca insanlar arasındaki ilişkilerde değil, insanın doğaya karşı tutumunda da yaşamlarında da kendini gösterir. İnsanlar hiçbir amaç gözetmeden, yalnızca hayranlık duygusuyla doğayı seyrederler. İnsani çıkarlarıyla birlikte, ahlaki yargıları ve kuramsal çözümlemeyi de dışarıda bırakan bu uzaktan seyretme ilişkisi Kant’a göre estetik yaşantının özünü oluşturur.

      Estetik yargı kurumsal ve bilimsel düşünceden de farklıdır ama aklın kuramsal, ahlaki, estetik biçimleri arasında bir yakınlık da söz konusudur. Bu da nesneleri birer araç olarak değil amaç olarak görmektir. Estetik yaşantı bütün bu düşünce şekilleri ile bağlantı kurar ve bu yalnızca aklını kullanabilen varlıklara özgüdür. Estetik yeti olmadan insanın öteki yetileri eksik kalır. Çünkü bu durum günlük hayatımızda farkında olduklarımız yanında farkında olmadan da kullandığımız bir arayış veya  oluşturduğumuz alışkanlıklarda da söz konusudur.

     Bu duruma göre düşünürsek, estetik denen kaygının ortasında insan vardır.

      Yaradılış ile ilgili... Her anlam da insan da var olmuş...    Güzel, zerafet, uyum, armoni…

     Tırmalamayan…. Doğal algı…

      Mükemmel olarak yaratılan insana, bilgiyi elde edebilecek düşünme yeteneği, güzeli, doğruyu, çirkini ayırt edebilme anlayışı, olay ve duygulara karşı tepki vermek amacıyla vicdan ve sezgi özellikleri verilmiştir. İnsanın manevi yönüyle ilişkili özelliklerin başında güzele ve estetiğe olan ilgisi gelmektedir. Evrende bir düzen vardır bir ölçü ve ahenk söz konusudur. Bu ahenk estetiği bize getirir.

      Aslında bu kurulum algı ile direk ilgilidir. Algı oluştuktan sonra aileden aldıkları, toplumdan aldıkları, genetik süreç, geleneksel sürece maruz kalma durumuna ait birikimleri ile beraber oluşur. Yaşamımız boyunca biriktirdiklerimiz algının şeklini belirler. Bu durumun dışa yansıması estetik bakış açısını belirler. Beğeni güzelin oluşumu ile ortaya çıkar. Fakat her güzel estetik midir? Her çirkin çirkin midir? Örneğin çok güzel bir bayan ile karşılaştınız, tanışabilmek için çaba sarfettiniz, bir süre konuştuktan sonra sizde ki o duygu ve heyecan bitti. Çünkü size hitap edecek şekilde estetik kaygı taşımıyordu. Bu durumda karşımızdaki kişinin düşünce şekli, konuşma şekli bile estetik bir kaygı oluşturmuyor mu?

         Aslıda bütün bu ölçütlerin birey tarafından dışa yansıması, şahsi tercihler gibi görünse de bu durum kişiliklerini oluşturan temel kabulleri de dolaylı olarak ifade ettikleri için, aynı zamanda bir ait olma ve toplulukla ya da bir kimseyle bağıntılı, ilişkili olma durumunu bildirir. Burada yaşanılan toplumsal koşullar, geleneksel aile yapısı, eğitim şekli devreye girer.

       Dolayısı ile bireyin  sahip olduğu estetik ölçütler ve daha önemlisi, bu kaygıların oluşmasın da rol oynayan temel kabuller, birey için bir kimlik ve kişilik göstergesi haline gelir.

    Amaç estetik dediğimiz kavrama bir değer yargısı ortaya koymaksa eğer, sonuç itibari ile estetiğin en temel konusu, güzelin ne olduğu sorgulanması ise bu noktada güzeli tanımlama adına, güzelin sorgulanması konusunda her kelime, her kavram birbirini destekler.

    Herhangi bir nesneye ya da canlı varlığa çok güzel diyebilirsiniz. Güzel dediğiniz insanoğlunun duygularına hitap eden şey ne ise, onu tanımlama noktasına göre oluşur. Bilinç ile oluşur diyebilir miyiz? Genel anlamda estetik bilinç, insanın bireylerle, doğayla ve toplumla oluşan diyaloğu; burada da duygular, diğer etkenlerin kişiliğimizde oluşturduğu duygusallık, heyecanlar, beğenme içgüdüsü ve güzeli oluşturma, sorgulama  içgüdüsü ortaya çıkar.

    Bu noktada değer yargısının oluşma sürecin de bireyin kendisi yetişip şekillendirilmesi ya da şekillenmesi, ayrı ayrı her bireyin ya da milletlerin estetik anlayışı ya da kültürel, estetik yargılarının oluşmasına neden olur.

     Yetiştiğimiz coğrafya, yoğrulduğumuz kültür, o kültürün etkileri, bireyin estetik algılarının şekillenmesinde rol oynar.

    Demek ki her dönemde toplumların oluşturduğu kurallar ve geleneklere göre estetik kavramı değişmiş ve farklı yansımıştır.

    Dünya değişim içinde… Sürekli bir değişim ve gelişim söz konusu. Estetik kaygılar da buna göre şekilleniyor. Dünyayı değiştiren zaman dediğimiz  şey ve insanoğlunun kendisinin ortaya koyduğu olgu olan ,insan ; doğar ,büyür ,ürer fizyolojik durumunu göz önüne aldığımız da,  o zaman sürecinde insan ve insana dair her şey eskiyecektir, yerini yeni estetik kaygılara bırakacaktır.

    BMW marka taksi eski modeldi, Toyota marka taksi yeni model ama siz eski modelini tercih ettiniz. Demek ki işlevselliği, devamlılığı, güzelliği, kullanılan objenin oluşturduğu algıya göre değişiyor. Model eskiyor v.s. ama siz de onunla karşı karşıya geldiğimizde, daha önce oluşan algı durumunuza göre içiniz de ılık ılık bir şey damlıyor. Dolayısı ile duygularınız ortaya çıkıyor. Beğeniniz ona göre şekilleniyor. Size göre güzel odur, dolayısı ile estetiktir.

    Yani çocukluğunuzda yediğiniz yemek gibi…, Çok mu gereksiz bir örnek… Veya bu durumu yaşarken ne kadar farkındayız?

     Gördüklerimiz; yaşamımıza kattıklarımızın oluşturduğu bütünlük, şuan oturduğumuz kanepe ,dinlediğimiz müzik veya oturup arkadaşlarımızla şık bir fincanda, yanında bitter çikolata ile içtiğimiz kahve ve beraberinde yaptığımız sohbet…

     Sabah yataktan kalktığımızda kendimize verdiğimiz şekil, düzen, saçımızı tarayış biçimimiz, günlük planlarımız dahilinde seçtiğimiz kıyafet uyum kaygısının doğurduğu sonuçtur. Balkonumuzda yetiştirdiğimiz çiçeğin yerleştirilme kaygısı, masamıza örttüğümüz runner örtü estetik kaygısından… Küçüklüğümüzden bu yana oluşturduğumuz ,  geleneksel değerlerin veya eğitimin kişiliğimize dolayısı ile yaşamımıza kattığı alışkanlıkları düşününüz …

      Herhangi bir ortamda duyduğumuz bir koku, gördüğümüz bir desen bizi çocukluğumuza götürüyor ise  veya duyumsadıklarımızın tetiklediği özlem söz konusu ise … Ailemize davranış şeklimiz  ,geleneksel değerlerin estetiği ,yaşamımızdaki yerini alma şekli …

     Hatta bireye göre yaprakların yürürken çıkardığı hışıl hışıl ses… Yaprakların yerden yükselmesi bizdeki duyguya göre  iyi veya hüzünlü…Güzeldir. Yani diğer bir deyişle estetiktir.

    Anlam yüklü olan güzeli oluşturduğunu düşündüğümüz olgular bazen insanda çok şey ifade edebilirken, bir diğer insan da bir şey ifade etmeyebilir. Bu durumu kişinin algı ve kişilik özellikleri belirler.

    Olaya böyle bakınca  estetik kavramında bir şey var … Güzel bir şeyler…

      İnsanda oluşan değerler bütünü, kişiliğimize ve yaşamımıza yansıma şeklidir. Kendi yaşamımızda oluşturduğumuz güzeli arama ve güzele katkı sağlama, farkında olmadan nesneyi sorgulama durumunu düşünürsek, İnsanlığın aklını kullanabildiği yıllardan bu yana izlerini sürmemiz mümkün.

   Yani estetik yaşamımızın tam ortasında oturuyor. Farkındayız veya değiliz …

   Estetik kaygılarınız hep sizlerle olsun. Olsun ki tüm güzellikler hayatınızın merkezinde olsun… Güzelliklerle dolu bir yaşamınız olsun.  Güzelliklerle ve estetikle kalın...