Halk TV yazarı Mehmet Tezkan hafta başındaki yazısında, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın Rize'deki konuşmasında söylediği "Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, biz nasıl Libya'ya girdiysek, bunun benzerini de aynen onlara yaparız" sözünün önemsenmediğini belirterek üç neden sıralamıştı. İktidara yakınlığı ile bilinen medyanın Erdoğan'ın söz konusu çıkışını manşetine yansıtmadığına dikkat çeken Tezkan "...Çok enteresan İsrail'e girmekten bahsediyor ama yaprak kıpırdamıyor! Erdoğan yaşlandı mı acaba?" diye yazmıştı.
Pek üzerinde durulmadı ancak Tezkan'ın sorusu şu soruyu gündeme taşıyor: "Yaşın ilerlemesi siyaset yapmaya engel mi?"
ABD'deki Başkanlık seçimlerinde iki adayın de emekliliklerini çoktan doldurmuş olmaları siyasetçilerin yaşının hararetli bir tartışma konusu haline getirmişti. "Siyasiler vakti saati geldiğinde siyasete veda etmeyi bilmeli. Onun bunun diline düşmeden koltuğu bırakmayı bilmeli." deniliyordu. Nitekim tekrar aday olmasının yaratabileceği sorunları gören Başkan Biden yarıştan çekildi. Ancak ileri yaştaki Trump yarışı sürdürüyor. Bu kez karşısındaki rakip kendisinden çok genç bir kadın.
İleri yaştaki liderler batıda, yönettikleri toplumu yeterince temsil edip etmedikleri dışında, farklı yönlerden de tartışmalara neden oluyorlar. İleri yaştaki liderlerin toplumun genelini temsil etmediği, bunun yerine daha ileri yaştaki seçmenlerin beklentilerini karşıladıkları düşünülüyor.
Buna ek olarak, bu liderlerin mental kapasiteleri de tartışılıyor. Nöroloji ve psikoloji, insanların yaşlandıkça bilişsel performansının büyük ölçüde değiştiğini söylüyor. Bu da ileri yaşlardakilerin liderlik edemeyecek kadar "yaşlı" olup olmadığını belirlemeyi zorlaştırıyor. Yaşın ilerlemesinin beyni nasıl etkilediği sorusuna da bu çerçevede cevap aranıyor. Yaşa eşlik eden hastalıklar da , kalp hastalığı, yüksek kolestrol ve yüksek tansiyon gibi çok sayıda hastalık da değerlendiriliyor.
Konu çok derin ve kapsamlı. Bu tür konuların Türkiye'de de uzmanlarca çeşitli açılardan tartışılması gerekir.
Tezkan 'ın " Erdoğan'ın yaşlandı mı acaba?" sorusu bu konuyu aklıma getirdi. Cumhurbaşkanı'nın sağlığı çok şükür yerinde. Ancak "tek adam" olarak ağır bir yük taşıyor. Ülkenin ciddi iç ve dış sorunları ve ekonomik sorunları ağırlıklı olarak onun omuzlarında. Önündeki dört yıllık süreyi sağlığı yerinde tamamlaması en büyük dileğimiz.
2028'den sonra ne gelişmeler kaydedilir belirsiz. Erdoğan'ın yeniden aday olma arzusunda olduğu söyleniyor. Erdoğan'ın sağlık durumunun o tarihlerde nasıl olabileceği konuşulmuyor. Sağlığının ve ileri tarihlerdeki yaşının onca yükü o yıllarda nasıl taşıyabileceği de hesaba katılmıyor. Ancak , yeniden aday olmayı arzu etmesi halinde, seçilme konusunda siyasi ve toplumsal riski göze alması gerekeceği vurgulanıyor.
2028 sonrasına ilişkin de çeşitli senaryolar tartışılıyor. Post-Erdoğan dönemine ilişkin ön değerlendirmeler yapılıyor, Erdoğan'ın yerini alabilecek isimler tartışılıyor. Ayrıca AKP'nin geleceğine ilişkin öngörüler yapılıyor. Post-Erdoğan döneminde partinin bütünlüğünü ve gücünü korumada sıkıntılar yaşayabileceği belirtiliyor.
Partinin bütünlüğünün korunması amacıyla post-Erdoğan döneminde partide yenilenmenin ve dönüşümün gerçekleşmesine ihtiyaç duyulabileceği bu çerçevede belirtiliyor. Demokrasiye önem veren, vizyon sahibi, değişimden, dönüşümden yana siyasilerin partideki ağırlıklarını hissettirmelerinin gereğine bu çerçevede işaret ediliyor.
Önümüzdeki süreçte gelişmelerin seyrine göre durum daha netleşebilir. AKP'liler partilerinin geleceğine stratejik bakış açısıyla bakmalılar Ufkun ötesini, dağın ardını görmeye çalışmalılar. Başta iktidara soyunan CHP diğer partiler de stratejik bakış açısına sahip olmalılar.
Ülkemizin, ekonomik krizin yanı sıra iç ve dış güvenliğine ilişkin ciddi sorunları mevcut. Önümüzdeki süreçte bu sorunların daha da ağırlaşması bekleniyor. İnsanlarımız, yığınla sorunla karşı karşıya. Yaşanılan ekonomik kriz dertlerine dert katmış durumda. Etkilenmeyen yok ekonomik krizden. Geleceğe yönelik umutsuzluk, karamsarlık diz boyu.
İktidar partisi olsun muhalefet partileri olsun tümünün önceliği, insanlarımızdaki bu umutsuzluğu, karamsarlığı yok edecek söylemler geliştirmek ve geleceğe yönelik plan ve programlarını ülke sorunlarının ağırlığını göz önünde tutarak yapmak olmalı..