Siyasal iktidarda olanlar, toplumsal ve kültürel iktidarı ele geçirememenin sıkıntısını yaşıyorlar. Toplumsal ve kültürel iktidar, ülke milli gelirinin oluşumunda önemli katkısı olan toplumumuzun aydın, bilinçli, dış dünyaya açık, ekonomik açıdan nispeten kendine yeterli kesimlerinden oluşuyor. Cumhuriyeti, devrimleri özümsemiş, çağdaş yaşam felsefesini benimsemiş bir kesim. Bu kesim siyasi iktidarın demokrasiden uzak, otoriter yönetiminden rahatsızlar. Bu rahatsızlığın toplum içinde giderek yaygınlaşması ise siyasi iktidarı huzursuz etmekte ve anti -demokratik uygulamalarını yoğunlaştırmasına yol açmakta. Siyasal iktidarın güç kaynakları olan dar gelirli, az eğitimli, dünyaya kapalı toplum kesimleri ile mevcut iktidardan nemalanan kesimleri ise toplumsal, kültürel iktidarın tepkilerine bir anlam veremiyorlar.

Siyasal iktidarın en büyük travmalarından biri, toplumsal ve kültürel iktidarın , anayasada belirtilen hak ve özgürlükleri kullanarak kitlesel demokratik eylemlere girişmesi. Bu kaygılarla bu kesimlere göz dağı vermek amacıyla akıl almaz adımlar atıyor. Gezi eylemlerinden sorumlu gördüklerini yıllardır demir parmakların ardında tutan iktidar,siyasi parti liderleri ve belediye başkanlarının yanısıra sanatçıları da baskı altına almaya , sindirmeye çalışıyor.Yıllar önceki Gezi Olayları ile irtibatlı olarak bazı sanatçıların ifadeleri alınıyor.

Toplumsal ve kültürel iktidar, yıllardır siyasi iktidarın politikalarını endişeyle, kaygıyla izliyor. Umutsuzluk diz boyu. Mutsuz bir yurttaş yazmış: " İnanın artık hiç umudum kalmadı. Baksanıza insanlar otelde yanarak öldüler ama ülkenin yöneticileri ve halkımızın bu yöneticileri seçen kesim, sürekli suçlayacak birilerini buluyor. İnanın iki yıl önce büyük depremi yaşadığımız dönemde de benzer senaryolar vardı. İşte bu yüzden benim bu ülkedeki mevcut hükümetin ve onları destekleyenlerin yaptıkları bu davranışlar yüzünden bu ülkedeki adalete yönetime, ekonomiye, ahlaka, sağlık sistemine vb. hiç ama hiç umudum kalmadı."

Bu yurttaşımız gibi düşünen o kadar çok insanımız var ki. Yurttaşımızın söz ettiği, 6 Şubat 2023’teki büyük deprem sırasında yaşanan kurtarma çalışmalarında yaşanan yetki ve sorumluluk kargaşasını hatırlayalım. O zaman da yaşanan gecikmelerin ve kargaşanın baş sorumlusu tüm yetkileri bir adamda toplayan siyasal iktidar görülmüştü. Kart Alkaya’daki yangın felaketinde  yaşanan gecikmeler, yetki ve sorumluluk karmaşasının temel nedeni de tüm yetkileri Ankara'da toplayan siyasal iktidar olarak görülüyor.." Siyasal iktidar, bürokrasinin fabrika ayarlarının bozdu. Tarikat ve cemaat mensuplarıyla liyakatsiz kişiler devletin kılcal damarlarını sızdı. Kamuda bir göreve atanmak için aranan temel kriter siyasal iktidara sadakat oldu. Liyakatli olmak geri plana itildi." deniliyor.

Cumhurbaşkanı ve AKP Başkanı Erdoğan, tüm yetkileri tek adamda toplayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin muhafaza edilmesinden yana . Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı görevini 2028'den sonra da sürdürmek arzusunda. Son dönemde atılan kimi adımlar ve girişimler de esas itibarıyla bu çerçevede değerlendiriliyor. Erdoğan'ın, “Benim iktidarımı sürekli kılın, girişimlerde, atılacak adımlarda bu konuya odaklanın” minvalinden bir yaklaşım içinde olduğu ileri sürülüyor.

AKP’nin önümüzdeki süreçte iktidarı devredeceği hususunda da pek çok insanımız umutsuz.“Büyük bir yandaş zengin kesim yarattılar talanla, ülkemizin bütün kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çektiler. Bu soygun, talan ortaya çıkmasın diye de iktidarı bırakmak istemiyorlar. Hesap vermek istemiyorlar. Yaşanan felaketlerden sorumlu görünmek istemiyorlar. Güzel ülkemiz soyuldu, soyulmaya ve yakılmaya da devam ediliyor, içimiz yanıyor. Mesela, sorumluluk almaktan kaçındıkları otel yangını tamamen ihmaldir. İçimiz yanıyor” diyorlar.

"Oteli 47 sene önce inşa eden 72 yaşındaki mimarını gözaltına almışlar. Oldu olacak Bolu' beyini, Köroğlu'nu falan da alın. O da olmadı ateşi bulup yangına sebep olan mağara insanının iskeletini bulup hapsedin" şeklindeki alaycı paylaşımlar sosyal medyada dolanıyor. Bakarsınız "İnönü" ve "CHP zihniyeti" sorumlu ilan edilir. "Olmaz , olmaz" demeyin, 23 yıllık AKP siyasal iktidarında neler gördük, neler yaşadık, duyduk...

Öte yandan, AKP’nin iktidarda kalmak için “kesenin ağzını açtığını” iddia eden kimi yurttaşlarımız ise, son dönemde AKP’ye yapılan siyasi nitelikteki transferleri bu çerçevede değerlendiriyorlar. “Profesyonel futbolcu en yüksek ücreti veren takıma transfer olur. Profesyonel siyasetçi de en yüksek ücreti veren partiye” şeklinde yorumluyorlar..

“Eski İYİ Parti Sözcüsü Kürşat Zorlu’nun AKP’ye katılması ardından “eski Genel Başkan Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağı” yolundaki haberleri okuyan bir dostum bu haberin doğru olup olmayacağını sordu. “Ak Şener’in, Ak adamları Ak Parti’de” şeklindeki sosyal medya paylaşımlarını ve Ak Şener’in Külliye ile kapalı kapılar ardındaki temaslarını hatırlayarak dostumun sorusunu “Neden olmasın?” diyerek yanıtladım.

Geçmişte Akşener’e sempati duyan dostum, “Yazık, çok yazık, inanamıyorum” dedi. İnan, siyasette olur böyle şeyler” dedim ve ekledim: “21. Yüzyıl İleri Demokrasi Döneminde Makyavelizm” üzerine bir kitap yazılsa yok satar.