İMO Antalya Şubesi tarafından düzenlenen ‘Ortadoğu'da ve Türkiye'de Yeniden Yapılanma Projesi’ panelinde konuşan CHP önceki Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, siyasetin bir din, ırk ve mezhep siyaseti olarak şekillenmemesi gerektiğini belirtti. Yeni Türkiye modelinin dayatılmaya çalışıldığını vurgulayan Baykal, ‘Türkiye modeli CHP modelidir” dedi.

BAŞKANLIK REJİMİ TUZAĞINA DÜŞMEYELİM

Ortadoğu’da yaşanan her olayın Türkiye deneyiminin ne kadar önemli olduğunun en somut örneği olduğunu belirten Baykal, “Tuzak başkanlık rejimidir. Türkiye başkanlık rejimi tuzağına düşmemelidir.  7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’nin kritik ve heyecan verici büyük bir tartışmayla başbaşa kalacağını söyleyen Baykal, “Türkiye modeli hepimizin iftihar edeceği bir modeldir. Türkiye modeli de bize sorarsanız, bir CHP modelidir.  Şimdi Türkiye modeli olmaktan çıkarma çabaları var. O çabaların Türkiye'yi nereye getirdiği ortada” diye konuştu.

 İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi tarafından düzenlenen "Ortadoğu'da ve Türkiye'de Yeniden Yapılanma Projesi’ panelinde konuşan CHP önceki Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, ‘’ Siyaset bir ırk, din ve mezhep siyaseti olarak şekillendirilmemesi gerekiyor. 21 yüzyıl siyaseti bakımından  bu çok tehlikeli noktadır.  Biz başarıyı etnik kimliği, mezhebi, dini bir siyasal yöntem haline dönüştürmeyi siyasetin dayanağı haline getirmeyi ret ederek sağladık.  Elbette bizim de  ırk ve dini kimliğimiz var. Ama bunları siyaseti oluştururken bir dayanak noktası olarak almamayı temel ilke olarak bize öğrettiler. Türkiye Cumhuriyeti bir din devleti ırk devleti kan ve kafatası devleti olarak da düşünülmedi. Türkiye’nin içinden her ırktan etnik kökenden her nitelikte Kafkasya’dan Orta Asya’dan Arabistan Avrupa’dan her nitelikte etnik kimlikte insanlar bir araya geldiler, her mezhepten insanlar bu coğrafyada yaşadılar. Şimdi ise Türkiye, bir etnisiye damgasının ve din damgasının olduğu  siyasal yapılanmanın eşiğine getirildi. Türkiye, Ortadoğu da bu nitelikleri kullanmayan bir siyasi yapı olarak ortaya çıktı. Bu 20 yüzyılın güzelliğidir. Siyaset barış anlayışı içinde insanların ekonomik, sosyal gelişmelerini amaçlayan bir hedef içinde değerlendirilmiştir ve öyle çalışılmıştır’’dedi.

ORTADOĞU’DA DİN VE MEZHEP SİYASETİ DEVREYE GİRMEYE BAŞLADI

Din ile siyasetin ayrılma noktasının 20 yüzyılda Ortadoğu’ya hâkim kılınamadığını söyleyen Baykal,’’ Geldiğimiz noktada ortaya çıkan temel noktalar var. Artık dış müdahale yoluyla siyaseti şekillendirme hedefi işlerliğini kaybetmiştir. Müdahale ile şekillendirme başarılı olmaktan çıkmıştır. 20 yüzyıl bunu ortaya koymuştur. Müdahale tepkiyi davet etmiştir, çatışmayı tahrik etmiştir ve kendi amacına hizmet edemez hale gelmiştir. Savaşlar ülkelerarası savaş olmaktan çıkmış , terör yöntemiyle ya ülkelerarası dış politikanın aracı ya da terör ülkelerin kendi içindeki siyasetin bir yöntemi demokratik siyaseti ikame eden bir yöntem haline dönüşmüştür. Bu son dönemin ana sorunsalıdır. Şiddet ve terör yurtta barış cihanda barış anlayışını bir kenara atmıştır. Bir yandan da laiklik anlayışını bir mezhep ve kimlik üstü siyaset anlayışını ret ederek din ve mezhep siyaseti devreye girmeye başlamıştır’’diye konuştu.

MEZHEP VE ETNİK KİMLİK BASKI ALTINA ALINMAMALIDIR

Son dönemlerde Ortadoğu da siyaset,  şiddet ve terör bir yandan yöntem olarak, enstrüman olarak,  öte yandan da mezhep ve etnik kimlik temelinde siyaset anlayışının Türkiye’ye yansımaya başladığını söyleyen Baykal,’’ Bölge zaten bunun tümüyle etkisi altına girmiştir. Bunun etnik ve mezhepsel kimlik arayışını demokrasinin özgürlüğün gereği olduğun düşünenler ve bunu demokratik ilerleme olarak kabul edenler ortaya çıkan Ortadoğu’da ki manzara karşısında inançlarını sorgulamak zorunda kalmışlardır. Mezhep ve etnik kimlik baskı altına alınmamalıdır. Elbette, hiçbir siyasi ünite otorite devlet uluslararası güç etnik ve mezhepsel dinsel kimlik dayatmamalıdır. Böyle bir şey olmamalıdır ama bu etnik ve dinsel kimliğe dayalı bir siyaset anlayışı çağrısı olarak da kabul edilmemelidir Türkiye’nin önündeki ana sorunlardan birisi bir yandan terörü siyasi yöntem olarak kullanma arayışına son vermek öte yandan da mezhep ve dinsel kimlik anlayışına dayalı siyasi kimlik anlayış  çok temel iki ana sorun’’dedi.

KENDİMİZİ ALIKOYMA ŞANSIMIZ VAR

Ortadoğu sıkıntılı bir sürecin içine girdiğini söyleyen Baykal,’’Türkiye  bu kaotik terör cehenneminin bir parçası olmama şansına sahiptir. Ne kadar sürer daha ne kadar kan akar, bunları bilmek mümkün değil. Bizim Türkiye olarak kendimizi bu manzaranın bir parçası olmaktan alıkoyma şansımız var. Bu temel ilkelerimize inançla sahip çıkarak onun değerini bilerek, ondan utanarak değil, dünyada bunu söyleyerek hesap sorarak gümbür gümbür konuşmamız gereken bir ortamdır.  Hangi şartla Türkiye Cumhuriyetlerinin temeline inanırsak onun doğru olduğunu içimize sindirebilmişsek, bu sürece  nasıl gelindiğini bunu anlatmamız lazım. Son 12 yılın bütün hatalarına rağmen. Türkiye’de eli temiz, alnı ak birileri çıkmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin şanlı şerefli bütün dünyanın yaşadığı deney ışığında çok önemli olduğu ortaya çıkan köklerine ,değerlerine ,ilkelerine dünyaya meydan okuyarak sahip çıkmaları. Bunu yaparsak Türkiye’nin kendi içinde toparlanmayı başarır dünyayı da düşündürürüz’ şeklinde konuştu.

Türkiye’nin kendi içindeki etnik problemi, Kürt problemini yaşarken şiddet ve terör yıllarca temel yöntem olarak ortaya çıktığını söyleyen Baykal,’’2 yıla yakın bir süredir şiddet ve terör artık uygulanabilirliğini kaybetmeye başlamıştır. Tümüyle kaybettiğini söylemiyorum. Zaman zaman ciddi kesintiler ortaya çıkı.5-6 Ekim de ciddi tehdit olarak ortaya çıktı. Şiddet gösterileri yaşandı ama nitelik değiştirmeye başlandı. 5-6 Ekimde yaşanan şiddet tablosunun çok ciddi bir siyasi fatura oluşturduğuna tanık olduk. Türkiye bunu taşımıyor şiddeti cezalandırıyor. Alıp tutup içeriye mi atıyor. Hakem kamuoyu olmaya başladı. Türkiye siyaseti yeniden şekillenebilir siyasi dengeler yeniden bulunabilir. Bu gelişmeler amacına ulaşırsa öngördüğümüz süreç işletebilirse Türkiye yepyeni bir tabloya gelebilir. Bu çerçevede dikkate alınacak temel nokta. Türkiye devletinin temel niteliğini kimliğini bozmayalım bozulmasına izin vermeyelim. Bu başkanlık tartışması açısından buna dikkatin çekme gereği hissediyorum. Bu konjektörü Türkiye kişisel keyfi otoritelerin istikamet çiziği bir ülke haline gelmemelidir. Kurumsal kimliği devlet niteliği devletin temel nitelikler egemenliğin kuvvetler ayrımının işlediği hukukun üstünlüğün tartışma götürülmez gerçek olarak kabul edildiği bir siyasi yapılanmayı bozmadan sarsmadan tehlikeye atmadan bu gelişmeleri Türkiye’nin değerlendirmesi lazım. Ama çıkıp birileri bıktık sıkıldı yargı ayak bağıdır kuvvetler ayrımı dediğimiz nedir ki başkanlık rejimi oluşturalım beni seçin ilerisini karıştırmayın yok böyle bir şey Türkiye’de de yok bölgemizde de yok. Böyle bir şey olmamalı. Türkiye bu kadar yanlışların yapıldığı bir coğrafyada kimsenin kişisel takdirine bilgisine niyetine anlayışına zihniyetine koca bir ülke bu bölgenin en güçlü ülkesi kendisini ve geleceğini emanet edemez etmemelidir. Bunu mutlaka güvence altına almalıyız. Bu temel bir ihtiyaç. Türkiye kimseye diz çökmemelidir boyun eğmemelidir ülke ve bizim tarihsel birikimimizi deneyimizi bize muazzam bir çıkış noktası sağlamıştır o temel üzerinde yeni bir geleceği inşa edebiliriz. Bölgede yapılan yanlışlıklar Türkiye deneyiminin ne kadar önemli olduğunu hepimize göstermelidir. Ortaya çıkan her olay bize Mustafa Kemal’i Türkiye’nin kuruluşunu hatırlatıyor” dedi.(Deniz TOPKAYA) 

 

Editör: TE Bilisim