Sümer atasözüymüş bu. Eleştirmeden, ya da eleştirilerden yararlanmadan doğru sonuçlara da varılmıyor doğal olarak. Her ne kadar ‘doğru söyleyenleri dokuz köyden kovarlar’ dense de kovulmayı göze alanlar sağlıyor sağlıklı ve doğru sonuçları her halde. İşte bu nedenle yaklaşıyorum gazete ve kitaplardan okuduğum, ekranlardan duyduğum sözcüklere, anlatımlara. Yanlış bulduklarımı, doğru sandığım biçimde düzeltmeye çalışıyorum, hoş görüle:

*”ANCAK hala ne mahkemeden, ne savcılıktan, ne de bizzat Zarrab’ın Amerikalı avukatından herhangi bir açıklama yok.” Bir köşe yazarının ifadesi bu. Babanın kız kardeşini anımsıyorum ‘hala’ sözcüğünü her gördüğümde. Bu sözcükteki ‘a’lara birer külah giydirilse de bu açıklamanın bir ‘hala’ya yapılmadığı netleşse… “Bu garip hala, hâlâ o eşyayı kullanıyor.” cümlesindeki gibi açıklama net olsa…Bir de ‘ne’ ‘ne’ ile başlayan anlatımların yüklemleri olumsuz olmasa diyorum. Öyle öğretmişlerdi bize. Yani: “…ne savcılıktan, ne mahkemeden, ne de bizzat Zarrab’ın Amerikalı avukatından herhangi bir açıklama var.” denseydi…+”Bu, ne işçilik maliyetleri ile, ne de başka faktörlerle izah edilemez.” demiş bir başka yazar. Aynı hata burada da var. “…izah edilebilir.” Yüklemiyle bitmeliydi anlatım.+”Bundan sonra ne tam olarak yaz, ne de tam olarak kış olmayacak gibi görünüyor.” Diye meteoroloji uzmanı da keşke: “…olacak gibi görünüyor.” diye bitirseydi anlatımını.

*TANE sözcüğü, “Herhangi bir sayıda olan şey, adet.” diye açıklanıyor TDK’nin Türkçe Sözlük’ünde. Oysa şu söyleme bakalım bir de:”Dört tane Diyanet İşleri Başkanı’nın yetiştiği Türkiye’de başka bir il yoktur her halde.” 1.Diyanet İşleri Başkanı ‘şey’ midir? 2.Koca Türkiye’de dört başkan mı yetişmiştir? 3.Anlatılmak istenen bir ilden dört başkanın yetişmiş olması mıdır? +”Afrin Harekâtı’nda 130 tane yaralımız vardır.” diyende de aynı hata var. Kişileri eşyalaştırma, şeyleştirme, adetleştirme…

*”BUGÜN Muhittin Böcek’te kazansa, Menderes Türel’de kazansa bence Antalya kazanacaktır.” Yorumunda sayın yazarın iki dikkatsizliği var: 1.Böcek’teki ‘te’, dahi anlamına gelen ‘bağlaç’ dediğimiz, ayrı yazılması gereken ‘de’… Kesme imiyle ayrılmayacak ama ayrı yazılacak ve ek sayılmadığı için sessizler benzeşmesi kuralına uymayacak, yani: “…Muhittin Böcek de…” biçiminde kullanılacaktı. 2. Türel’deki ‘de’ye gelince, ayrı yazılması doğru ama ekmiş gibi kesme imiyle ayrılması, sanırım dikkatsizlikten, yanlış olmuş…+”Biz Antalya’yı betonlaştırmayacağız ve gayette iyi anlaşıyoruz.” diyen yerel yönetici, ‘gayet’teki ‘te’yi hem ayrı, hem de kesme imsiz ‘de’ biçiminde yazsaydı keşke…”…betonlaştırmayacağız ve gayet de iyi anlaşıyoruz.” biçiminde yazsaydı yani. +”Böyle giderse o yetkiyi kullanamayacakta.” Yine bağlaç olduğu için bitişik‘ta’  değil, ‘da’ biçiminde kesmesiz fakat ayrı yazılması gereken bir kullanımla karşı karşıyayız. “…kullanamayacak da.” biçiminde yazılmalıydı.

*”OKUL yaptırmak insanlığa yapılan bir hayır olduğu için Allah’ın taktirinden başka hiçbir beklentim yok.” diyen hayırseverin anlatımındaki ‘taktir’ sözcüğü ‘takdir’ sözcüğüyle yer değiştirmeli bence. Arap kökenli ‘beğenme, beğenip belirtme, değer verme anlamında çünkü. Çünkü ‘taktir’, damla damla akıtma, damlatma, damıtma anlamına geliyormuş Mustafa Nihat Özön’ün Osmanlıca Türkçe sözlüğüne göre. +”Fakat bu vaziyetin devam eden, hatıra gelen ve görülen mahsurları vardır.” diyen sayın yazarımız da Arap kökenli olan ‘mahzur’ yerine kullanmış bu ‘mahsur’ sözcüğünü. Burada ‘sakınca’ anlamında olan ‘mahzur’ kullanılacaktı, mahsur değil. Çünkü ‘mahsur’ kuşatılmış, sarılmış anlamındadır.

SÖZÜN kısası, karınca kararınca dil ve anlatım konularında eleştiri hakkımı kullanıyor, dilimiz daha sağlıklı ve hatasız kullanılsın istiyorum. Benim de hatalı kullanımlarım olabilir, eleştirilerinizi saygıyla karşılayarak, bekliyorum.