Sözcüklerle yaşatalım mı geçmişimizi: YÜĞRÜLÜRDÜ hamile kalmazdı
ineklerimiz Çocuklarımız atlamaz, zıplamaz KÜPLERDİ ha bire Kentteki AĞAMIZA,
NAHRAMIZ (yani taşlamamız) “köyde bir KARDEŞ KELİ VAR!” olurdu ÜZERLİ derdik
hamilelere, bazen YÜKLÜ yerine
*
Hayvanlarımıza musallat olan GÖĞEN, kan içici koca sineklerin
adıydı Soğanın tohumu sayılana GÖĞER, GAVIT derdik susam dövmesine Adı KÜMÜK
olurdu eskiyince süpürgelerimiz Yaşı kaç olursa olsun kayın biraderine, yani
İNİ’SİNE AĞA derdi gelinlerimiz ABLA derdi görümcesine
*
Karakargalara benzetirdik güneşten kararan çocuklarımızı,
CULA derdik Pekmeze, bala, SOMKUÇ’A değen ellerimizdeki SAKSAĞI, yani yapışkan
bulaşığı Yumak için çaya koşardık Yani BÜĞETE, o doğal havuza
*
Fazladan yediğimiz BİŞİDEN mi yoksa DÖKMECİKTEN mi nedir
İkisi de bol zeytinyağında tavada pişen hamur işidir ÖZEĞİMİZ KESİLİRDİ
halsizleşirdik Hiçbir şeyle uğraşasımız gelmezdi, GURDANMAK istemezdik bu
yüzden Yağmur ihtimali var anlamında “HAVA ÇALIŞ” derdi babamız, eve erken
dönerdik
*
‘Hırsız’ çalandı ama
HIRLI SAYILMAYANA güven duyulmazdı bir vakitler Çoğun, epeycenin yerine BİSEEL
sözcüğünü kullanırdık “BİSEEL domates yollamış halam!” derdik örneğin
ÖNDÜĞÜN’DÜ dünden önceki günün adı Evin dışı anlamında DİBİNDE oynardı
çocuklarımız İKİNDİLEYİN
*
Göçlerde PEKİTİRDİK çocukları atın ya da eşeğin üstüne
Sıkıca bağlardık yani düşmesin diye Çok gezenler TEVGENDE’YDİ, TOKAT’TI büyük
tencereler İnsan, hayvan ne varsa, verdiği rahatsızlıksa TEZİKTİRİRDİK (yani
yerinden ederdik) onu HAYLA derdi bazen de çokça, fazlaca, epeyce yerine yeni
yetmeler
*
“Oyn Hasan Ali! GEL
GİT ULAN, GEL GİT!” derdik uzaklardan gelip de gitmeyecek olana Alın teri yoksa
kazançta “ELDEN GELEN ÖĞÜN OLMAZ, O DA VAKTİNDE GELMEZ!” derdi Hanife Aba
BOŞLARDIK işimize gelmeyen işi (bırakırdık yerine, anlayacağınız) Lütfen unutmayalım
o kullandığımız, sözcükleri Maziden gelip atiye akıp giden, Türklüğümüzü
ebedileştiren bu kutsal değerleri