BU 10 Kasım’da Atatürk’ün bazı sözleriyle günümüz gerçeklerini karşılaştıralım. Bakalım o ne demiş? Haklı mı haksız mı demiş? Gerçeklere uygun mu, aykırı mı sezmiş geleceği?

“BİR ULUS KENDİ VARLIĞI VE HUKUKU İÇİN, BÜTÜN FİKRİ VE MADDİ KUVVETİ İLE İLGİLİ DEĞİLSE, ŞUNUN BUNUN OYUNCAĞI OLMAKTAN KURTULAMAZ.”  (Ulusça varlığımız, hak ve hukukumuz için ne kadar ilgiliyiz(!) görüyorsunuz. ABD’nin de, AB’nin de Kuvayı Arabiye’nin de oyuncağı gibiyiz. Ekonomimizi batırmış, uluslar arası ilişkilerde ulusal onurumuzu zedelemişiz. Dünlerde Kaddafi’den, bugünlerde Benazir Butto’dan yaralayıcı tavırlar görmüşüz. Layık olduğumuz hükümeti kurduğumuzdan olacak, gıkımız çıkmıyor.)

“TÜRK’ÜN HAYSİYET VE ŞEREFİ ÇOK YÜKSEK VE ÇOK BÜYÜKTÜR. BÖYLE BİR ULUS ESİR YAŞAMAKTANSA MAHVOLSUN DAHA İYİDİR. DOLAYISIYLA YA BAĞIMSIZLIK YA ÖLÜM!” (Günümüze baktıkça, gördükçe içinde yaşadığımız gerçekleri kahroluyoruz üzüntümüzden. Benzeri ulusal değerleri tümden reddediyoruz, bağırıyoruz, çağırıyoruz. Atatürkçü Düşünce Derneklerine bile: “Ya şeriat ya ölüm!” yazarak rahatlıyoruz. Şeriatlardan birine göre  (hangi şeriatsa) , huzur bir yanda, ölüm öteki yanda. Ona uyarsak öyle huzura kavuşacağımızı sanıyoruz.)

“TAM BAĞIMSIZLIK DENDİĞİ ZAMAN; SİYASİ, MALİ, ADLİ, ASKERİ VE KÜLTÜREL BAĞIMSIZLIĞIMIZI HATIRLAMALIYIZ. BU SAYDIKLARIMIZIN HERHENGİ BİRİNDEN BAĞIMSIZ DEĞİLSE ULUS VE ÜLKE GERÇEK ANLAMDA BAĞIMSIZ SAYILMAZ.”  (Sadece Batı’nın mı kölesi olalım, sadece Doğu’nun mu? Kendi insanlarımızın demokratik haklarını kendimizi korumak için mi değiştirelim yasaları, yoksa kör olasıca, ekonomik yönden sıkıştırılmamak için mi? Bedevice mi yaşayalım, medenice mi? Ne olur düşünelim. Seçimimizi yaparken bu sözlerini çıkarmayalım aklımızdan Atatürk’ün.)

“BASIN ULUSUN ORTAK SESİDİR. BAŞLI BAŞINA BİR GÜÇ, BİR OKUL, BİR ÖNCÜDÜR. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN VERECEĞİ ZARAR, YİNE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜYLE ÖNLENİR.”  (Basına düşmanız. Kayıplar listesinin başında düşünen adamlarımız ve yazarlarımız var: Mumcularımız, Üçoklarımız, İpekçilerimiz… Ve cezaevlerinde çile dolduran gazeteciler… ve Türkiye’nin dış dünyada gittikçe düşen saygınlığı… Bu olumsuzluklar olur muydu Atatürk’ün anladığı özgürlük gerçekleşseydi?)

“DİN BİR VİCDAN SORUNUDUR. HERKES VİCDANININEMRİNE UYMAKTA SERBESTTİR. BİZ DİNE SAYGI GÖSTERİRİZ. DÜŞÜNÜŞE DE DÜŞÜNCEYE KARŞI DEĞİLİZ. BİZ SADECE DİN İŞLERİNİ MİLLET VE DEVLET İŞİYLE KARIŞTIRMAMAYA ÇALIŞIYOR, KASDE VE FİİLE DAYANAN TAASSUPKAR HAREKETLERDEN SAKINIYORUZ.”  (diyen Atatürk’ü düşünelim. Bir de “Dinin istediği gibi davranmak ve yaşamak zorundasınız. +Benim gibi düşünmüyorsanız terk ediniz bu ülkeyi.+ Kuran’dan yaptığı ezbere göre cezaları affedilebilir insanlarımızın.” diyenlere bakalım. Yönetimdeki model tipimiz Suudiler mi, Saddamlar mı, Ayetullahlar mı yoksa Talibanlar mı?)

UZATMAYALIM. Görüyoruz ki Atatürk, çağdaş dünyalı gibi yaşayan bir ulus özlemiş ve onu gerçekleştirmek için temel kuralları koymuştur. Her kuralı, o günün gerçeklerine göre değerlendirmek zorundayız. Bir 20.yy. Türkiyesi’nin temelini atmıştır Atatürk. Koyduğu kurallar değişmez kurallar da değildir. Betonlaşmış, kemikleşmiş bir devrimden yana değildir o. Onun istediği yaşayan, yaşadıkça gelişen, çağdaş uygarlığı amaçlayan bir devrimdir ancak.