AFFEDERSİNİZ dostlar verdiğimiz bazı mahrumiyetler için! Şu özgür Cumhuriyet’in havasını size kıstığımız için bir parça. Sizlere daha çok kazandırma ve saygınlığınızı arttırma yoluna konmuş birkaç yasal taşı göremediğimizden utanıyoruz. Kendimizi bu ülkenin sahibi sanıyoruz.

AFFEDERSİNİZ dostlar! Siz olmasanız biz olmazdık oysa. Ne seçimler kazanırdık siz olmasanız, ne iktidar yüzü görürdük. Sayenizde sayeban olduk. Halka uyalım dedik, perişan olduk. Halk kim, siz kimsiniz? Yücelerde bir güneş, kimliğiniz! Sırtını halka dayayanların (seçimlerde) yüzde birlerden yukarı çıkamadıklarını unutuverdik. Sizlere affı, herhalde bu nedenle geciktirdik.

AFFEDERSİNİZ dostlar! Ne yapmıştınız oysa siz? Alnı açık yüzü ak; kurşun atıp, kurşun yiyenlerdendiniz. Arkanızda ‘baba’lar, azılı düşmanınız ezilenlerle deniz. O, Deniz’leri astırdınız, yoldaşlarını kurşuna dizdirdiniz. Bir lokma bir hırkayla halk sevgisi yolunda başlar vermekten korkmayanları ezdiniz. Sizin için “Cinayet işliyorlar!” dedirtemedi bazı liderlere bu ülke. Öylesine korunmuş ve seçilmişlerdendiniz.

AFFEDERSİNİZ dostlar! Bizler adam kıymeti bilmeyiz. ‘İşini bilen memur’ hayranı ve ‘zenginleri seven’ bazı Türk büyüklerine karşın sizi hırsız, rüşvetçi, soyguncu sandık yıllarca. Oysa siz hayali ihracat, yeraltı ticareti, çek senet tahsilâtı gibi yollardan belini doğrulttunuz bu ülkenin. Bal tutan parmağını yalar hesabı sizin belleriniz de doğruldu biraz, doğal olarak. Ama biz hukuk mu, guguk mu denen şeylere bel bağladık. Sizler için gizli gizli ağladık.

AFFEDERSİNİZ dostlar! Sıkışınca ilk el attığımız ‘kese’lerdiniz siz. Bindiğimiz özel uçakların, helikopterlerin sahipleriydiniz. Sizin kâşanelerinizde nefes alırdık bizler. Sizlere BİN harcınıza karşılık BİR vermekten başkaca bir hayrımız dokunmadı. Altlarımıza çektiğimiz ceylan derisi koltuklar yüzünden bile rahatsız ettik sizi. İhalelerde sizleri desteklerken ‘açık verdik’. Telefonlarla, kasetlerle avlandık. Kişileri karıştırdık, elli yılın ‘sağ’ iktidarları olarak işleri yüzümüze gözümüze bulaştırdık.

ÇOK şükür yaptığımız tek doğru iş ‘el aşıyla dost kazanmak’ oldu. Yurttaşın hakkını yiyenleri, adi cinayetleri, ırza geçmeleri affa uğratmadık. İşkence yapanı değil işkence göreni affetmedik. Konuşanı değil yazanı tuttuk içeride. Hindi gibi düşünmek yakışır mı bize? Düşünenlerin okuduk canına: “Düşünmeyin lan!” dedik. “Karadeniz’de gemileriniz mi battı?”

AFFEDERSİNİZ  dostlar!.. Herhalde özür dilemeyi unutmuşuz! 

BUNDAN sonraki hatalarımızı düzeltmek umudumuz!..