YIL 1919, Mayıs’ın 19’u. Bir zindan karanlığından bunalmıştı Türk ulusu. Bu durum, Samsun’a çıkarmıştı O’nu. Sonrası, bir kısım çevreler dışında, tüm dünyaca doğru olarak biliniyor. Bir kısım çevrelerce de (o zindan karanlığı)belleklerden siliniyor.

YIL 1989, Mayıs’ın 19’u. Adını hepimizin koyabileceği -planlanmış özel koşullardan doğan- gereksinimler, Atatürkçü Düşünce’nin Derneği’ni (ADD) kurdu. Değerli hemşerimiz Prof. Dr. Muammer Aksoy başkanlığında 47 kişiydi girişimin sahibi. Çok partili yaşamla birlikte ‘ezan’ Arapçalaştırıldı. “Siz isterseniz Hilafeti bile getirebilirsiniz!” dendi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM’ye). Bunu diyen dönemin Başbakanı’ndan alınan güçle ‘o bir kısım çevreler’ Türkiye Cumhuriyeti’nin (TC’nin) temeli olan Atatürk’ü ve O’nun ilkelerini kemirdiler durdular. Hayır, durmadılar, yani kemirmeyi sürdürdüler. Bu yıpratma savaşı, kurulma gerekçesi oldu ADD’nin. Bekleniyormuş ki şu an tüm Türkiye’de 410’u geçti şube sayısı ADD’nin. Kuvayı Milliye ateşleri gibi ışıl ışıl yanıyor, aydınlığını yayıyor, tüm yurdu kaplıyor o düşüncenin sıcaklığı. Antalya’mızda da 2 Mart 1993’te kurulan bu derneğin şu andaki üye sayısı 1000’in üstünde; baktıkça daha da artacak bugünkü TBMM’ye.

TAM bağımsızlık ve özgürlükten geçilemeyeceğine; Cumhuriyet’in birlik ve bütünlüğü temel amaç olduğuna; Atatürk’ün devrim ve ilkeleri geleceğimizin güvencesi sayıldığına göre çocuklarımız, gençlerimiz, halkımız (özellikle  kadınlarımız) ADD’ye sahip çıkacaktır. Aklın ve bilimin kılavuzluğunda hukukun üstünlüğünü benimsiyorsak hem laikliği hem de ‘sosyal devlet’i tam anlamıyla yaşatmalıyız. Çağdaş uygarlık düzeyinin üstünde bir TC için sürmeli varlığımız. Terimiz, gücümüz, kanımız bu ülkü için harcanmalı. Bize Cezayirler, İranlar, Afganistanlar (Talibanlar), Suudi Arabistanlar ve Libyalar olumsuz örnekler olmalı.

“KURTULUŞ Savaşı’nı yapan, TC’yi kuran halka TÜRK denir.” Diyor Atatürk. Faşizan bir ırkçılık değil O’nun Türkçülüğü (doğu sınırı bu). O’nun din anlayışı ‘siyasal İslam’la örtüşmüyor; hizipleşmelerden, tarikat kavgalarından uzak (güney sınırı bu). Bir ilgisi yok ütopik komünizmle O’nun ilkelerinin. “Ne mutlu Türk’üm diyene!” anlayışında bir yurttaş olarak yurdunu ve O’nu sevenler, ne devlete, ne kula, ne de şeriata kul.

ATATÜRKÇÜ düşünce akılcı, uygar, insan haklarına saygılı bir okul!..