Toprağı işleyen, seralarda gece don nöbeti tutan, ürünlerini evlatları gibi yağmurdan, selden, fırtınadan, dondan koruyan üretici, yaşanan kriz tokadından sonra Antalya’nın her yıl kaderi haline dönen sel, yağmur ve fırtınadan zarar gördü…


Yıllardır bu haberleri yapan biri olarak artık bıktık usandık. Hep aynı sorunlar, hep aynı son. Ne mülkiyet sorunları hallediliyor ne de TARSİM kapsamına alınması için yapılması gerekenler yapılıyor…


Yarın herkes ilçelerde yıkılan seralarda, su altında kalmış tarlalarda pozlar verecek. İncelemeler yapacak yetkililer, rakamlarla zararı anlatacak…


Daha bu ilk sağanak oysa…


Yarın ne olacağını da bilmiyoruz ama ilk sağanak bile yıktı geçti. Ürünler su altında. Hem tarlada hem serada zarar büyük. Hem de bu yokluk ve yoksunluk içinde…


Düşünün şimdi tarlası, serası, traktörü icralık olmasına rağmen direnip ekip biçen üreticinin suçu ne? Neden yetkililer hala bu yağışların ve fırtınanın yaralarını saramaz? Neden kalıcı tedbir ve önlem hayata geçmez…


Hibe de verilsin geri ödemeli destek de ama artık tüm seralar modern hale gelsin.


Dere yatağında sera, tarla olmasın…


Bile bile afeti beklemek acı. Ama görünen tablo o ki yıllardır aynı şeyi yapıyoruz…


Şimdi gelelim 25 yaşındaki Serikli biber üreticisinin sözlerine...


Ne diyor kardeşimiz; "Yağmur yağdı, elimizden gelen bir şey yok. Cenab-ı Allah'ın takdiri.”


Bak güzel kardeşimiz, bir doğa olayının afete dönüşmesini Allah’a bağlama. Eğer biz gereken tedbiri alsak afete dönüşmeden atlatırız. Yağmuru da seli de depremi de…


“Bu su 10 günde ancak temizlenir, biberler sudan dolayı kesilecek. Bu sezon yine hüsran" sözlerin ise yaşananların acı özeti…


Döviz kuru darbesi sonrası gelen darbe gerçekten size hüsran bir sezon yaşattı…


Dereler ıslah edilmeden, gerekli önlemler alınmadan, tehlike arz eden seralar güçlendirilmeden ve sigortalanmadan sorun bitmez…


Fakat buna da kimsenin niyeti yok…


İktidar koltuğu kaptırmamak derdinde, ona buna çamur atma peşinde koşarken gözü ne işçiyi, memuru, ne öğrenciyi görüyor…


Hatta bitmiş tükenmiş çiftçiyi de görmeye niyeti yok…


Dünyada su ve gıda savaşları kapıdayken bu pervasızlığa anlam verebilmek mümkün değil…


Umarım birileri artık üreticiyi görür…