Çevre katliamları bir yandan demokrasiye saldırılar diğer yandan, sosyal devletin gereklerinin yerine getirmden çevre ve sağlığa vurulan darbeler derken ülke için de Antalya için de zor bir süreç geçirildi…

 

İşte kent ihlallerini 5 başlıkta derleyen Antalya Kent İzleme Platformu da bu suçları 2020 için tarih tarih dökmüş, Kaş’tan Gazipaşa’ya herkes suç işlemiş. Hatta bazı rantı yüksek yerlerde sürekli suç işlenmiş. Üstelik her partiden her makamdan işlenen suçlar var…

 

Çünkü ortak akıl rafa kalktı, pandemi de halkı eve tıkınca tahribatçıların işi kolaylaştı. Basın da zaten heryere koşamaz ki kaleme alacak meslektaşımız da az sayıda. Kent dinamikleri derseniz giderek suskunlaşıyor…

 

Oh, derin nefes aldı rantçılar. Olan da güzel kentimize oldu. Kamuya hizmet için gelenlerin birilerine hizmet eder hale gelmesi üzücü. Üstelik de büyük bir hak ihlali. Bizim, gelecek nesillerin yaşam alanları tahrip ediliyor…

 

Geri dönüşümü olmayan bir tahribat…

 

Şu sıralar Konyaaltı’nda yükseliyor, kent suçları. Daha Akdeniz Üniversitesi için kamulaştırılmış alandan zaman içinde çalınan ve el değiştiren ‘Millet Bahçesi’ adıyla TOKİ’ye verilip, rezidans bahçesine dönen alanda kamuoyuna ve meslek odalarına bir aydınlatma yapılamamışken, şimdi de Liman bölgesindeki proje ortaya çıktı…          

 

Kent dinamiklerinden Mimarlar Odası’nın sorularına cevap bile vermedi, ilgili belediye. Her iki konuda da belediyenin sessizliği CHP Antalya İl Başkanı Nusret Bayar’ı da rahatsız etti. Bayar’ın dün konuyu Belediye Başkanı Semih Esen’e de sorduğunu duydum. Ayrıca kent adına emsal olacak diğer cinayetleri önlemeye çalışanların da CHP Genel Merkezi’ne dosyalar sunduğunu hatta görüşmelere gittiğini biliyorum…

 

KENT KONSEYİ NEDEN SUSKUN?

 

Bu arada Antalya Kent Konseyi’nin bu suskunluğunu anlıyorum da kabul edemiyorum. Orada görev yapanların mücadeleci, korkusuz, olaylara tarafsız bakan ve herşeye ve herkese rağmen kentin çıkarlarını savunan isimler olması lazım. Emeklilik bekleme yeri ya da sosyalleşme yeri olmamalı, buralar. Bayramdan bayrama çelenk sunma ve protokolde temsille olmuyor sadece…

 

Antalya elden giderken sessiz kalmak dolaylı yoldan bu suçlara ortak olmaktır. Aynı şekilde basın da konuların üzerine her pahasına gitmeli…

 

Ve halkımız…

 

Sonuna kadar sahip çıkmalı dağına, taşına, toprağına, denizine vs…

 

Nasıl ki geçmişte yaptıysa bunu yapmaya devam etmeli...

Sadece sokakta olmak gerekmiyor. Siyasilere baskı, sosyal medya üzerinden kampanyalar, Ankara’ya ya da ilgili idarelere dilekçeli eylemler vs…

 

Bir şey yapmalı ama asla sessiz kalmamalı…