Biz tarihi ve kültürel mirasımızın kıymetini bilmiyoruz. Tarihi yapıların ve dokuların ya harabeye dönmesine göz yumuyoruz ya da onlara yanlış müdahaleler ediyoruz. Tıpkı Kesik Minare’ye yapılan o yanlış dokunuş gibi…

 

Daha önce de Aspendos Antik Tiyatrosu gibi dünyanın en önemli kültürel varlıklarından birinde kıyım yapmıştık. Tiyatronun basamakları ve oturaklarını orijinal koyu gri yerine beyaz mermerle kaplamıştık…

 

Tabi dua edelim ki tamamen yok ettiğimiz, yıktığımız, yaktığımız, yakılmasına göz yumduğumuz tarihi ve kültürel miraslarımız da oldu…

 

Ve kent belleğimiz…

 

Tam olarak tarihi miras ya da sit alanı olması da kent belleği nedeniyle dokunulmaması gerektiği, betonlaştırılmaması gereken ve yaşatılması gereken yapılar var…

 

Pekçok siyasetçi, bürokrat, iş insanı, bilim insanı yetiştirmiş Antalya Lisesi gibi. Kentin önemli bir belleğine sahip, tarihe tanıklık etmiş bu yapının yaşatılması, ayakta tutulması ve gerekirse müze yapılması lazım…

 

Ama lojman vs olmaz…

 

Bir ara kent merkezinde kıymetli okul alanların boşaltılıp yerlerinin satılması gibi ‘dahice bir fikir’ geziyordu ortada ki o sıralarda zor kurtardık, Işıklar Öğretmenevi’ni…

 

Şimdi de duyduk ki sıra Antalya Lisesi’nde…

 

Konuyu gazetemizin haber yapmasının ardından kamuoyunda bir duyarlılık başladı. İmza kampanyalar, #AntalyaLisesineDokunma paylaşımları arttı…

 

Ne güzel ve duyarlı bir dinamik var Antalya’da…

 

Sahipsiz değil, Antalya. Antalyalı kentine, tarihine, doğasına dokunulmasını artık istemiyor. “Yeter” diyor, yaşlısı genci…

 

Evet yeter…

 

Biraz nefes…

 

Betondan uzak, tarih, kültür ve doğaya dokunmadan, katletmeden bir şey yapmak mümkün. Biraz çalışmakla herşeyin üstesinden gelinir…

 

Her yer para gözüyle görülmemeli, biraz da vatandaşa kulak verilmeli…

 

Antalya’nın nefes almaya ihtiyacı var…

Sadece yapı yapmak, herşeye ticari bakmak yerine kamusal çıkarlar doğrultusunda biraz da birlikte insana yatırım yapalım…